Bu seçim bize bunu öğretti.
Ama öğrenmesi gerekenler öğrendi mi?
Vatandaş dedi ki; “Eyyy siyaset erbabı, size verdiğimiz yetkiler bize hizmet etmeniz içindir. Bizi şekillendirmek, yok saymak, birbirinizi düşman görmek için değildir. Size öyle bir ders veririz ki, bütün tükürdüklerinizi yalamak zorunda kalırsınız"
Demokrasi “Sandıktan ibaret ise, buyrun size sandık” dedi vatandaş.
Artık kimse, faşist anayasanın % 10 luk barajı'ndan faydalanarak başkasına verilen oylardan nemalanamayacak.
Baraj % 5 olsaydı HDP yaklaşık 45 milletvekili çıkararak girecekti parlamentoya.
CHP %30, AKP % 45 civarında bir oy alacaktı.
CHP 150, AKP 285 civarında milletvekili çıkartacaktı.
Umarım ders alınmıştır.
Şimdi gençliği koalisyonlara geçmiş biri olarak diyorum ki, umarım koalisyon ve uzlaşma kültürümüz o yıllardan bu yana mesafe katetmiştir.
Benim eserekli kafama göre, demokrasiye en uygun sistem koalisyondur.
Hani hep sözünü ettiğimiz ‘Milli İrade’ var ya, işte o en güzel şekliyle koalisyonda temsil edilir.
“Benim kafama göre böyle yapılır” mühendisliğinden çıkılır, Tartışma ve ikna yoluyla en doğrusu bulunur, toplumun tüm katmanları uzlaşmayla rahatlar.
Mesela parlamentoda 4 parti mi var. Dördünün de hükümette temsili en idealdir.
Bu çözümsüzlük üretir diyebilirsiniz ama bir de şöyle bakalım.
Bu durumdan üretilen çözüm de toplumda tartışmasız kabul edilir.
Gel gör ki sermaye, kapitalizm bunu istemez.
Onlar istikrar kılıfıyla iktidarı ele geçirir dilediklerini diledikleri şekilde yapmaya çalışır. Rant yağmalaması bunun en büyük örneğidir.
O yüzden benim gençliğimden beri iktidarla ilişkinin yarattığı en kolay kazan devletten ihale almaktır. Bu yüzden müteahhitler ülkesidir Türkiye.
Her neyse. Koalisyonda şu kültürü oluşturmalıyız.
Misal: Üçüncü havaalanı mı yapılacak? Yaptırmamak değil yerinde, fiyatına en doğru şekilde yapılması için uğraşılır.
Toplum kavgadan sıkıldı ve siyaset erbabına 'Uzlaşma' görevini sandık matematiğiyle verdi.
Haa AK Parti ortak taban MHP’den 15-20 milletvekili transfer ederek de sağlam bir hükümet kurabilir.
***
Şimdi gelelim ‘Seçmen ne dedi’ kısmına.
Dindar yaşamak isteyenlere evet ama bunu bir istismar haline gelip sistematik uygulamasına hayır dedi.
Büyük projelere evet, ama çevreyi tarumar ederek rant yaratan çılgın projelere hayır dedi.
İktidarın yaptıklarını takdire evet ama yalaka gazeteci ve işadamlarına hayır dedi.
Sistem siyasetine evet, lider siyasetine hayır dedi.
Zekâya, sıradanlığa, tevazuya, mizaha,güler yüze, sükunete, renklere, kardeşliğe evet, demagojiye, gösterişe, şımarıklığı, asık surata, öfke belagatine, siyah beyaza, düşmanlığa hayır dedi.
Yeni Türkiye’ye evet, eski siyasetçi tavrına hayır dedi.
Kucaklaşmaya evet, öfkeye, dayağa, fırçaya hayır dedi.
Proje üretmeye evet, toplum mühendisliğine hayır dedi.
Din eğitimine evet ama eğitimin dinleşmesine hayır dedi.
Sosyal demokrasinin yoksuldan yana proje üretmesine evet ama CHP’ye hayır dedi.
Milliyetçiliğe evet ama bu uğurda çözümün önünü tıkamaya hayır dedi.
Nobranlığa, maçoluğa, kadınları bile erkekleştirmeye, Atatürk üzerinden, din üzerinden, bayrak üzerinden siyaset yapmaya ama buna rağmen Atatürk’ü, dini, bayrağı yok saymaya hayır dedi.
Bu üçü ortak değerlerimizin en önemlileridir, onları rahat bırakın ve siyasete malzeme yapmayın, yemezler dedi.
Barış diyene, ısrarla Türkiye, Türkiye diyene, farklı siyasetçi profiline, daha çok kadın milletvekiline, farklı kesimlerin mecliste temsiline evet dedi.
Ben kıt aklımla, taksici uygulamalı sosyologluğuyla, esnaf bilge bakışıyla bunları farkettiysek eminim tüm siyaset erbabı da farketmiştir.
Şimdi tamamına düşen iş kendilerini bir daha gözden geçirip temize çekmeleridir. Hem kurumsal, hem de bireysel olarak.
Biraraya gelemez denenler biraraya gelirse memleket gülistan olur.
Olmaz olamaz denenler olursa mucizeler gerçekleşir.
Eyyy siyaset erbabı en tepeden mahalle sorumlusuna top sizde.
Bir Ege deyişiyle bitirelim. “Du bakali nolcek" :))