İnsanların da, kurumların da, devletlerin de rakipleri, hasımları, düşmanları vardır.
İşte onlar sizin bu zaafınızdan fevkalade yararlanırlar.
Hatta bu zaafa düşmeniz için sizi pohpohlar, ışıklar, projektörler tutarlar ve siz kör olana kadar ışığı söndürmez, sağır olana kadar alkışı durdurmazlar.
Kişileri, kurumları, devletleri geçmişteki başarılarıyla övünmek ve sürekli onları tekrarlamak ileriye götürmez ve hata yapmasını engellemez.
Geçmişteki hatalarıdır her üçünün de kılavuzu.
Ben mesela; hatalarımdan dolayı kimseyi suçlamam. Kendimde bulurum en büyük payı ve o yüzden beni eleştirmeye kalkanlara derim ki beni eleştirmeyin.
Çünkü hiç kimse beni kendimden daha sert ve acımasız eleştiremez.
Şimdi gelin, objektif bir şekilde tarihe bakalım.
Osmanlıcılık yapmadan ama.
Kamplaşmadan.
Aklın önderliğinde.
Koskoca Osmanlı İmparatorluğu neden çöktü?
Bir soralım.
Elbette düşmanları vardı. Her zaman olmuştu zaten. Neden dayanamadı, neden direnemedi ?
Çağa ayak uyduramadı. İmparatorluğu yönetenler, gelen yeni dünyanın, üretimin, sanayi devriminin ayak seslerini, şakşakçıların, goygoycuların, dalkavukların, “
Padişahım Çok Yaşa” cıların seslerinden duyamadılar.
Uyaranların, akıl, bilgi, vizyon sahibi olanların sesi münafık diye, muhalif diye kelle alarak kesildi.
Türk insanına Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sebebini sorduğunuzda genelde aynı cevapları alırsınız.
Padişahların hatasından, kaybedilen savaşlara kadar birçok sebep sunulur.
Öyle öğretilmiştir çünkü.
Çünkü analitik, sorgulamacı düşünce, bağlantılı akıl yürütme, sonuç çıkarmaya dayalı eğitim sistemi 50’lerden sonra, kapitalizmin isteği doğrultusunda yok edilmiş, ezberci, sorgulamayan sistem ikame edilmiştir.
Bakın tekrar söylüyorum.
Tarafsız, önyargısız yazıyorum, lütfen siz de öyle okuyun.
Ya da dini, hamasi olmayan, başka, akılcı bir gerekçe sunun.
Osmanlı İmparatorluğu 15. yüzyılın başında çok zengin bir ülkeydi.
Bunun sebebi; Avrupa’da bulunan toplam altın miktarının yaklaşık % 20'si Osmanlı İmparatorluğu’nun hazinesine aitti.
Yani; eğer tüm Avrupa’da 5 birim para varsa 1 birimi Osmanlı İmparatorluğu’ndaydı.
Bu para, egemenliğimiz altında yaşayan ülkelerin yönetimine, askeri harcamalara ve benzeri işlere harcanıyordu.
Tam bu noktada Osmanlının tarihini değiştiren şey oldu. Amerika keşfedildi.
Aslında pek önemli olmayan bu keşif, gemiler dolusu altının Avrupa’ya taşınmasıyla, Osmanlı için tam bir kabus oldu.
Şimdi, şöyle düşünün; eskiden 5 birim olan altının 1 birimi Osmanlı Hazinesi’ndeydi.
Amerika’dan (örneğin) 200 birim altının Avrupa’ ya gelmesiyle, toplam 205 birim altının 1 birimi Osmanlı İmparatorluğu’nun hazinesinde oldu.
Bu da bir nevi devalüasyon demektir.
Yani bir gün önce Avrupa’nın en güçlü devleti, Amerikanın keşfi ile “
Hasta Adam” a dönüştü.
Hatalar yapılmaya devam etti.
O zamana kadar üretim değil, sadece tüketim yapan Osmanlı, aynı yöntemle devam edebileceğini sandı ve yanıldı.
Ayrıca tüm ticaret Gayri Müslimler ’in elindeydi (Şimdiki yabancı şirketler olarak düşünün) ve para getiren hiçbir faaliyet (Memuriyet ve maaşlı iş dışında) Müslümanlar tarafından yapılmıyordu.
Bu tarihlerde Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm gelirleri savaş üzerindendi.
Osmanlı İmparatorluğu, bir ülkeye sefer düzenliyor ve orayı zapt ettiğinde, oradaki tüm zenginlikleri askerleri ile paylaşıyordu.
Askerler paraları oturdukları kasabalara getiriyor ve harcıyordu. (60’ larda başlayan, 70’ ler ve 80’ lerde zirve yapan gurbetçi akını ve onların ülkeye gönderdikleri dövizi düşünün)
Böylece ekonomi ayakta kalıyor ve sistem işliyordu.
Bu noktada Osmanlı’nın karşısına, artık maddi açıdan da güçlü olan Avrupa Devletleri çıkmaya başladı ve savaşlar zorlaştı.
Kazanılan zaferler yerini yenilgilere bırakınca Osmanlı, kalan gelir kaynaklarını da tüketti.
Bu gidişin Osmanlı İmparatorluğu’nu getirdiği nokta borç alımı oldu.
Yıldız sarayı avrupadan alınan borçlarla yapıldı (Alınan ilk borç.)
Ancak getirisi olmayan bu yatırım, Osmanlı’nın gelirlerine (vergi gelirlerine) Avrupa Devletleri’nin el koyması ve kapitülasyonlarla sonuçlandı.
Tabii ki süreç iflasla sonuçlandı.
Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü daha çok ekonomik nedenlerledir.
Ve bu coğrafyada yaşayan bizler, silahla yapılan savaşlarla kazandıklarımızı her zaman ekonomik savaşlarda ve yanlış politikalarda (Bknz: 1. Dünya Savaşında olduğumuz taraf) kaybettik.
Şimdi lütfen bu hikayeyi güncelleyerek okuyunuz.
Ders almış mıyız?
Tarih tekerrür etmez, eğer tarihten ders alınırsa...
Kendinizden, halinizden, gününüzden memnunsanız, kalın sağlıcakla.