Savaşın kahramanlık destanları, birlik ruhu, maneviyatı, hamaseti ve şükran duyduğumuz şehitleri, komutanları bütün hafta her yerde okuyacağız, dinleyeceğiz, izleyeceğiz.
Kimi zaman kızacağız bize uzak sözlere, kimi zaman bizim düşündüğümüz şekilde olanları alkışlayıp yüreğimizi soğutacağız.
Top; “Bu islamın savaşıdır” diyenlerle, “Bu bir ulusun savaşıdır” diyen iki uç arasında gidip gelecek. “Her ikisidir de” diyenler kale alınmayacak, yedek kulübesinde oturmaya devam edecek.
Günlük siyasal rant için her yönden politikacılar destanın içini boşaltmaya, kendilerine yontmaya çalışacak.
“Bu bir İslam savaşıdır” diyenlere tek sorum; ölen, şehit olan Ermeniler hangi İslam için oradaydı?
“Bu bir ulusal savaştır, İslam’ı karıştırmayın” diyenlere tek sorum; Komutanlar ve askerler cemaatle namaz kılarken ne düşünüyorlardı?
Her neyse, bunlar benim için önemli değil. Ben sonuçları değil sebepleri konuşmayı severim.
Her savaşın olduğu gibi bu savaşın da sebebi ekonomiktir. Geriye kalan lafı güzaf.
Egemenler kılıf uydurmaya bayılırlar. Kimi Zaman ‘Haçlı Seferi’ olur, kimi zaman ‘Cihad’ a dönüşür. Tamamının amacı aslen zenginleşmek ve zenginliğe sebep olacak toprakların kontrolüdür.
Asya’nın zenginliğinin ticaret yollarını kontrol etmek için Haçlı Seferleri’ni düzenleyen batının egemenleri, ölecek olan askerlerin kaynağı halkı ‘Hristiyanlık’ uğruna bir savaşa ikna eder.
Batının zenginliğinden ve bereketli toprağından faydalanmak ve işgal ettikleri ülkelerden vergi toplamak isteyen doğunun egemenleri, aynı gerekçeyle İslam ve Cihad’ı kullanır.
Yoksa hiç bir ülkenin nüfusu kendi toprağına sığamayacak ve yeni topraklara ihtiyaç duyacak kadar çoğalmaz, ve hiç bir din savaşarak yayılmayı önermez.
Gelelim Çanakkale’ye.
İngiltere’de sanayi devrimi olmuş, zengin kömür yataklarına ihtiyaç var ve bunun yakın yerlerden nakliyle ucuza mal olması lazım.
Avrupa’nın en zengin kömür yatakları Almanya’da. Almanya bu avantajıyla sanayide İngiltere’yi ezer geçer. Düşman ilan edilmesi ve bunun için de halka ikna edici gerekçe lazımdır.
Ayrıca Ortadoğu’da petrol isimli yeni bir enerji kaynağı yeryüzüyle henüz tanışmıştır ve egemenler, bunun ileride dünyanın en önemli zenginlik kaynağı olacağı konusunda hem fikirdir. Rusyanın Anadolu, Boğazlar ve İran, Afganistan üzerinden Ortadoğu’ya inmesi engellenmeli ve kendi topraklarına hapsedilmesi gerekir.
Boğazlar ve Osmanlı’nın başkenti İstanbul, dolayısıyla Osmanlı Padişahı kontrol edilirse iş kolaydır.
Batıda oluşan ve bugün dünyayı yöneten ülkeleri etkileyen, ilkin rönesans, ardından sanayi devrimine sırtını dönerek, üretmeden tüketen, bilimi teknolojiyi neredeyse reddedip bunları batıya bırakan Osmanlı Hanedanı’nın son temsilcileri, konjönktürü farkedemeyip, iktidara devam edebilmek için, başta Ortadoğu olmak üzere pek çok toprağı elden çıkartmıştır.
Anadolu’da kalabilmek için Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Mustafa Kemal sayesinde Cumhuriyet kurulmuş ve pek çok çağdaş aydını sayesinde dünyayı yakalamak için hamleler yapılmıştır.
Ancak İsmet İnönü’nün, “Henüz erken, olgunlaşılmadı” gerekçesiyle pek çok itiraza rağmen çok partili demokrasiye geçme kararının ardından, CHP’den ayrılanların kurduğu Demokrat Parti seçimleri kazanmış ve iktidar olmuştur.
Ardından Türkiye’nin Nato’ya girmesiyle başlayan, eski düşmanlarla ittifakı, demiryolu atılımının önünü kesip yol yapılmasını teşvik edip otomobil satmak için verilen Marshall yardımı, siz üretmeyin biz size satarız diye yerli işbirlikçiler yaratılmasıyla, topla, tüfekle, gemiyle geçilemeyen Çanakkale geçilmiş, ülkenin bağrına çöreklenilmiştir.
100 yıl sonra geldiğimiz nokta da ise1980 darbesinden sonra hız kazanan liberal politikalarla birlikte, sahip olduğumuz, Çanakkale’den başlayarak 250.000 den fazla şehit verdiğimiz Kurtuluş Savaşı şehitlerinin kanına mal olan tüm varlıklarımız, değerlerimiz, bankalarımız, fabrikalarımız, topraklarımız özelleştirme adı altında ‘Çanakkale Mağlupları’ başta olmak üzere yabancılara satılmış, peşkeş çekilmiştir.
Petrolden, elektiriğe enerji kaynakları, bankalardan fonlara finans kaynakları, otomobilden lokomotife sanayi kaynakları, iltişimden madenlere kamu kaynakları çoğunlukla yabancıların elindeyse, kapitalizme yenik düşmüşsek, özgürlük başıboş bir halde nefes almaktan öteye gitmez ve bize Çanakkale benzeri askeri zaferlerin hamasetiyle avunmak düşer.
Özür dilerim şehitlerim. Zaferlerinizi ve kahramanlıklarınızı sizlere layık bir şekilde sınai, ticari, bilimsel, sanatsal ve ekonomik zaferlere dönüştüremeyip, sizlere ihanet ettik.
Her iki cihanda da bizleri bağışlayın.