Bir öğrenci yurdu yandı, yurdumuz yanmasın bari..

Yoksa, İslam dininin açık seçik, duru yolundan mı gideceğiz?

15 Temmuz, Türkiye'yi böyle bir yol ayrımına getirdi.

Bu mesele, toplumun geleceğine dair, devletin tüm kurumlarını ilgilendiriyor.

Mehdici mesihçi yapılanmalar, enfeksiyon alanı oluşturuyor. Bu şartlar oluştuğunda, uluslararası gizli hesaplara girişiliyor.

Mehdici mesihçi hareketler, İslam düşüncesinin enfeksiyon alanıdır, insanları peşinden sürükleyip, vahim olaylar, ciddi tehlikeler üretebiliyor.

Merdivenaltında, kapalı kapılar ardında verilen dini eğitim, sorun üretiyor, uluslararası projeyle çok kolay manüplasyona uğruyor.

İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı, merdivenaltı bilgilere karşı iyi mücadele etmedi.

15 Temmuz'u hazırlayan en önemli etkenlerden biri, kulaktan kulağa yayılan şifai inançlardır.

Diyanet'in daha dikkatli ve uyarıcı olması gerekiyordu. Zihinleri ipotek altına alan dini telkin konusunda uyarıcı olmalıyız.

Sadece FETÖ değil,
Türkiye'deki dini cemaatlerin hepsinin dikkatle izlenmesi gerekir.

Gizemli dini cemaatleşme çizgisinin her biri benzer riskler taşıyabilir, kaygılıyım.

Dini cemaatler, siyaset, ticaret ve eğitim alanlarına kaydığı anda, benzer sapmaların yaşanabileceğini düşünüyorum.

14 asırlık İslam tarihi boyunca, hep böyle oldu.

Uyduda din adı altında istismar yayını yapan kanallar var.

Anadolu'da yayın yapan televizyonlar var, bunların her biri sorunlu yayınlardır.

Tüyler ürpertici dini telkinler yapılıyor, insanların zihin dünyası alt üst ediliyor.

Ekranlarda sahte bal satılmasını bile daha ehven görüyorum.

Ramazan ayındaki dini programlar tam bir fecaat, kahroluyorum.

Türkiye'de çok satan dini kitaplar vahim durumda.

En çok satan 20 kitap var, 20'si de zihinleri alıp başka taraflara savuran kitaplar.

Aklımızı, din konusunda doğru aydınlatmamız gerekiyor.

Dinde eleştiri, doğru bilgi, rasyonalite olmadığı vakit, dini bağlılıklar insanları hayattan, dünyadan, akıldan, izandan koparabiliyor.

Yuva ve anaokullarında çocuklarımıza makul, ölçülü dindarlık telkini yapılmalı.

Pedagojinin kuralları var, bu kurallara uyulmalı, din eğitimi kontrollü, açık, şeffaf olmalı.

15 Temmuz olayından en fazla dini değerlerimiz zarar gördü.

Çocuklarımızın torunlarımızın zihninde, İslam konusunda ciddi soru işaretleri oluştu.

İlahiyatçılar geçmiş yüzyıllarla vakit kaybediyor, çocuklarımız yol ayrımında, sağlıklı bir miras bırakmıyoruz.

Ben söylemiyorum.
Ben dinden imandan anlamam diyelim.
Profesör Ali Bardakoğlu söylüyor.

TBMM darbe girişimini araştırma komisyonu'na verdiği ifadeden alıntılar bunlar.

Peki kimdir Sn. Prof. DR. Ali Bardakoğlu?

Eski Diyanet işleri Başkanı'ydı   

Sadece ilahiyatçı değil, hukukçuydu, dinin siyasete alet edilmesine daima karşıydı.

Tarafsız-saygın din adamı olarak parti rozeti takmaya niyeti yoktu.

Cemaatlere tarikatlara yüz vermedi, bunları diyanete sokmadı, sık sık Atatürk'e atıfta bulunurdu, kadın hakları konusunda çağdaş adımlar attı.
 
"Ulemaya soralım" diyerek, başörtüsünü diyanete sorduklarında, "yasal düzenleme için diyanetin görüşünü sormak, laiklik ilkesine aykırıdır" cevabını veren,aklı-bilimi referans alan, Atatürk devrimlerine sahip çıkan Profesör Ali Bardakoğlu gibi saygın dini otoritelerimizi cemaatlerin ve tarikatların önüne koymalıyız...

Yoksa bugün FETÖ, yarın SÜTÖ, MENTÖ, NURTÖ, İSTÖ falan daha çoook 15 Temmuz olur.

Vaktiyle demiştim. Şimdi yine söylüyorum.

Sonra yine kandırıldık filan demeyin.


Bakınız aklı, bilimi, rasyonal düşünceyi, eleştirel, analitik yaklaşımı olanları kandıramıyorlar.

Yaşı yetenlerin hatırlayacağı bir beşli banka reklam sloganıyla bitireyim.

Yok aslında birbirimizden farkımız,
Çünkü biz cemaatiz, tarikatız.

Bir dip not:
Yeni Anayasa'ya bu konuyla ilgili çağdaş düzenlemeler kesinlikle koyulmalı.
OGÜNhaber