Akor ya da çok sesli müzik

Çok sesli müziğin temel unsuru.

Hani gitarist, sol elinin parmaklarıyla gitarın sap kısmında tuhaf görünen bir şekilde pek çok tele birden basar ya, ya da piyanist ellerini yengeç gibi yaparak tuşlara basar hani, işte o.


Gitarda ya da piyano, akordeon, org gibi klavyeli çalgılarda yapılabilir ancak.

Keman, kemençe, cello gibi yaylı sazlar, clarinet, saksafon, trompet, flüt, ney, kaval, zurna gibi nefesliler, tambur, ud, bağlama gibi perdesiz telli sazlarda yapılamaz.

Nereye varacak bu müzik dersi dediğinizi duyuyorum.

Hani geçmiş haftalarda yazmıştım “Çözüm” başlıklı yazımda; çok sesli müzik dinlemek önemli diye.

Neden önemli? Çünkü, insan zihninde farklı sesleri bir arada duyarak, onların bir armony, bir uyum oluşturabileceği düşüncesinin yeretmesini sağlar.

Elbette ki gelişi güzel basılmaz bu sesler, notalar. Armonik bir düzen içinde, matematiği olan bir cosmos bağlı olarak dizilirler.

Şimdi sürekli ya da çoğunlukla çok sesli müzik dinleyenlerde, özellikle klasik ve jazz müziği dinleyenlerde fikirsel ve düşünsel anlamda da bir çok sesliliğe açıklık refleksi gelişir.

Kendi ya da yakın oldukları düşüncelerden farklı olanı da duyar, dinler, değerlendirir ve biraraya getirirler.

Temel müzikleri çok sesli olan batı halklarında demokrasi kültürünün gelişme sebeplerinden biri ve en önemlisi budur.

Toplumda (Fikirsel anlamda) çok seslilik zengin bir toplımsal ve demokratik tını oluşturur ki bu da yaşamı renkli kılar.

Dedik ya akor da bir matematik kozmos vardır diye; işte bu kozmos sayısal olarak notaların frekans değerleri ve yüzdelerine bağlı bir ölçümlemeyle değil, birbirini tamamlama özelliğine gore bir araya getirir. Sıralama yapmaz, aynı anda ses verirler.

Hatta bazen zor akorlar vardır. Mesela yedili denen. Hakkıyla tınlatabilmek zordur. Zıt sesleri de barındırır. Armonisi karmaşık bir sayısal yapıdan oluşur.

Demokratik geleneği olan toplumlarda da yaşam tarzları, düşünce özgürlük ve yapıları, kendini, fikrini ifade edişteki serbestlik ve diğerlerinin bundan rahatsız olmadan uyum içinde bir kozmosu sağlamaları da toplumsal bir akorlar silsilesidir.

Bu akorlar besteci tarafından maharetle bir araya geldiğinde ortaya harika bir şarkı çıkar.

Burada besteci; ülkeyi yönetenlerdir. Ülkeyi de yönetenler de yalnızca iktidarlar değil, aynı zamanda muhalefettekilerdir de.

Birlikte güzelce tınlarlarsa müzik sarar toplumu.

Etrafınızda uzun yıllar caz ya da klasik müzik dinlemeyi tercih etmiş insanları inceleyin.

Ne kadar uzlaşmacı, dinleyici ve geniş perspektifli olduklarını gördüğünüzde şaşıracak ve bana hak vereceksiniz.

Ya da böyle olan kişilere sorun, tercihlerinin çok sesli müzik olduğunu göreceksiniz.

Batı dünyası; her halk müziğinde olduğu gibi tek sesli müzikten, rönesansla birlikte çok sesli müziğe geçtiğinde ve tabii araya asırlar, kuşaklar girdiğinde, demokrasiyi amasız, koşulsuz kabul etme yetenek ve geleneğine kavuşmuştur.

Hitler gibi Wagner düşkünü olan klinik vaka istisnalar kaideyi bozmaz. O ve benzerlerinin sanat düşkünlüğü sınıf atlama çabasıyla aristokrasiye özentidir.

Gelelim kaotik ve ayrışımcı (İslam demeyelim de) şark toplumlarına.

Ortak karakter; dediğim dedik, benim düşüncem doğruculuk, farklıya itiraz ve hatta dışlama, kabulsüzlük, ayırımcılık ve ötekileştirme.

Halbuki ötekini yarattığınızda, betimlediğinizde, tarif ettiğinizde, siz de bu tarifin tersine gore ötekileşirsiniz ki izafiyet evrensel ve tanrısal bir kuraldır.

Bu toplumların pek çok ortak kültürel özelliğinin yanı sıra en önemli olanı da müziklerinin tek sesli oluşudur.

Yani, aynı anda yalnızca bir sesi ifade eden notanın basılmasıyla ortaya çıkan tınıdır.

Ne kadar çok sayıda saz olursa olsun hepsi aynı notayı çaldığında ortaya çok sesli değil, yine aynı seslerden oluşan çok sazlı bir tını çıkar.

Mesela bizim meclisimize bakalım.

Partilerin pek çok milletvekili var ama hepsi aynı notayı yani liderlerinin sesini basınca tek sesli bir müzik çıkıyor.

Daha doğrusu tek sesli müziği nesillerdir dinleyerek yetişmiş olan milletvekillerinin çok sesli müziğe zihinleri elvermiyor.

Atatürk bu sebeple çok sesli müziğin geliştirilmesi, oluşturulması ve yerleştirilmesi için çalışmalar başlatmıştır.

Demokrasiyi özümseyebilmek ve reflekse dönüştürmek için.

Çok sesli müziğe yatkın iyi bir kulak, basılan akorun içindeki her bir notayı tekil olarak duyabilme ayırdına sahiptir ve o akordan melodiyi yakalayabilir.

Bir an once başta zor gelecek olan çok sesli müziği tercih ediniz derim. Tabii tabii sevdiğiniz müziğe de sırt çevirmeyin.

Bilmem anlatabildim mi ?
OGÜNhaber