Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 'AB'ye üyelik süreci teknik olmaktan ziyade siyasi bir süreçtir. Bize teknik sebeplerle gelmemeleri gerekiyor. Türkiye 54 yıl önce niyetini ifade etmiş, bugün de ifade ediyor.' dedi.

AB'ye üyelik süreci siyasi bir süreçtir

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, AA muhabirini yaptığı açıklamada, şu anda 4 milyon üzerinde Suriyelinin Türkiye'de bulunduğunu, Suriyeli misafirler için yapılanların tüm dünya tarafından bilindiğini söyledi.

Türkiye'nin milli gelirine göre uluslararası yardımlarda birinci olduğunu ifade eden Oktay, bu durumun Türkiye'yi güçlü kıldığını ve neler yapabileceğini bütün dünyanın gördüğünü belirtti.

Avrupa Birliği'nin Türkiye'deki Suriyeliler için vadettiği birinci 3 milyar dolarlık yardımın 1-2 yıl içinde Türkiye'ye teslim edilmesi gerektiğini ancak bunun gerçekleşmediğini vurgulayan Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün itibariyle bunun 1,7 milyar avrosu Türkiye'ye aktarıldı. Geriye yaklaşık 1,2 milyar avroluk bir kısım kaldı. Kurumlarımız bu konu üzerinde çalışıyor. AB ikinci 3 milyar avronun verilmesine ilişkin ilgili komisyonlarda karar almıştır. Siyasi süreç tamamlanmıştır. Bunun aktarılmasıyla ilgili komisyonlar ve ilgili komiserlerle yakın görüşme içindeyiz. Bizim ikinci 3 milyar için bir önerimiz var. Türkiye olarak harcamalarımızı yapıyoruz.

Birleşmiş Milletler ve uluslararası standartlarda 32 milyar doların üzerinde bir harcaması olan ülke Türkiye. Sağlık, eğitim, okul harcamalarını zaten yapıyorum. Sınır ötesinde de yardımlarım var. İlgili kurumlarımıza bu miktar aktarıldığında bu Suriyelilere daha hızlı aktarılacaktır. Kullanımı şartlara bağlamayın. Bunun daha hızlı kullanılacak şekilde önünü açın."

"AB anormal bürokratik hantallığı olan yapı"

Fuat Oktay, "Fonların geciktirilmesinin sebebi nedir, zorlama projeler mi söz konusu?" sorusu üzerine "AB anormal bürokratik hantallığı olan yapı. İkinci bir boyutta fonların ulaştırılması için araya koyulan her kurum komisyon almak istiyor. Her bir komisyon yüzde 10 aldığında sahaya giden miktar çok azalıyor." dedi.

BM ve AB ile Türkiye'yi ayıran noktanın fonların kesintiye uğramadan direkt ihtiyaç sahibine gitmesi olduğunu anlatan Oktay, bu kesintilere gerek olmadığını, aktarılan her bir kuruşun sahaya yansıtıldığını söylediklerini aktardı.

AB üyeliği

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Almanya ve Hollanda ile son dönemde ilişkilerde yaşanan normalleşme Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine olumlu yansır mı?" sorusu üzerine şu değerlendirmede bulundu:
"Bu gelişmelere kısa vadede bakmıyorum. 'Almanya ve Hollanda ile ilişkilerinin aşağı veya yukarı yönde gelişmesi AB sürecini şöyle iyileştirdi, böyle kötüleştirdi' olayının doğru olmadığını düşünüyorum. Türkiye ilk günden beri buradaki kararlılığını ifade etmiştir. Türkiye'nin bu noktadaki duruşu son derece nettir. AB'ye üyelik süreci teknik olmaktan ziyade siyasi bir süreçtir. Bize teknik sebeplerle gelmemeleri gerekiyor. Türkiye 54 yıl önce niyetini ifade etmiş. Bugün de ifade ediyor. Türkiye'nin politikalarında değişiklik yoktur ama Türkiye hiç kimsenin kapısında asla farklı bir pozisyonda durmaz. Dik ve net durur. Kendi milletinin geleceği çıkarları çerçevesinde duruş gösterir."

Oktay, serbest vize konusunda bir gelişme beklenip beklenmediğine ilişkin soruya, "Bu vadesi geçmiş bir borçtur." cevabını verdi.

KKTC ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler

Oktay, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi öncesinde KKTC ile koordinasyonun başbakan yardımcılığı seviyesinde yürütüldüğünü anımsattı.

Sistem değişikliğinin ardından gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse ekonomik anlamda Hazine ve Maliye Bakanlığının üzerine düşen görevleri yaptığını anlatan Oktay, KKTC Başbakanı ve bakanlarla görüşmeler gerçekleştirdiğini, gerekli noktalarda organizasyonu sağlamaya çalıştıklarını vurguladı.

Kıbrıs ve etrafındaki gelişmeleri yakından takip ettiklerine dikkati çeken Oktay, şunları kaydetti:
"Hidrokarbon kaynaklarının ortaya çıkarılmasıyla ilgili uluslararası alanda yine Rum kesiminin tek taraflı, 'oldubitti' diye ifade edeceğimiz çalışmalarını takip ediyoruz. Burada hiçbir oldubittiye müsaade etmeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek isterim. Bölgedeki sismik araştırmalarımız da devam ediyor. Burada tamamen Türkiye'nin ve KKTC'nin söz sahibi olduğu noktalar var. KKTC'nin hakkı olan Türkiye ile çalışacağı bölgeler var. O bölgelerde soru işareti oluşturulmaya çalışılıyor. Buna müsaade edilmeyecek. Şu anda Akdeniz'de hem Fatih hem de Barbaros çalışmalarını yürütüyor. Kıbrıs'ı yakinen takip ediyoruz, etmeme gibi bir şansımız yok. Kıbrıs'ı herhangi bir konuda yalnız bırakma gibi ne şansımız ne de lüksümüz var. Kıbrıs'taki sorunlar bizim sorunlarımızdır. Hem koordinasyon hem de ortak çalışma devam edecek."
OGÜNhaber