Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun SİHA’larla ilgili açıklamasına tepki göstererek, 'Sen kimden yanasın, PKK’dan yana mısın yoksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden yana mısın? Böyle bir ihanet olabilir mi?' dedi.
YOZGAT/İHA- Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinde Boğazlıyan Şeker Fabrikası’nın 11. Dönem Pancar Hasat Başlama Töreni’nde basın mensuplarına gündem dair açıklamalarda bulundu. Bozdağ, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun SİHA’larla ilgili açıklamalarını eleştirerek, “CHP’nin bir milletvekili, mecliste toplantı yapıyor ve burada da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvenlik güçlerinin terör örgütüyle teröristlerle yaptığı mücadeleyi ‘alçaklık’ olarak niteleyen bir ihanetin içerisinde bulunuyor. Ya sen kimden yanasın, PKK’dan yana mısın yoksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden yana mısın? Güvenlik güçlerinin, aziz milletimizin ve devletimizin hukukunu korumakla mı görevlisin yoksa teröristlerin, terör örgütlerinin hukukunu korumakla mı görevlisin? Böyle bir ihanet olabilir mi? Ama bakın oluyor. Bu partinin genel başkanı çıkıp da bu milletvekiline ‘sen benim güvenlik güçlerimin yaptıkları mücadeleyi nasıl alçaklık olarak nitelendirirsin’ diye ona ‘seni gidi densiz’ diye hitap edemiyor. O diyemiyor ama biz diyelim bari, bundan daha büyük densizlik olur mu?” şeklinde konuştu.
“TERÖRLE MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”
Terör örgütlerinin kökünü kazımak için kararlı mücadelenin devam edeceğini söyleyen Bozdağ, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi ülkesi aleyhine ve milleti aleyhine kim hangi tehdidi yaparsa yapsın bunlara asla pabuç bırakmaz. Bırakmayız, izin de vermeyiz. Bu milletin ve devletin ulusal güvenliği söz konusu olduğu zaman hiçbir ülkenin veya gücün Türkiye’nin ulusal güvenliği aleyhine tavizler vermesini Türkiye’den beklememeli. Bütün dünyayı biz milletimiz ve devletimiz söz konusu olduğunda gözünü kırpmadan karşıya alırız. Türk milletinin tarihi bunun örnekleriyle doludur. Bundan sonra da Türkiye’nin ulusal güvenliğinden taviz vermesini bekleyenler aldanıyorlar. Asla taviz vermeyeceğiz. Terör örgütlerinin kökünü kazımak için kararlı mücadelemiz devam edecek. Türkiye’nin içerisini karıştırmak, kriz, kaos, karmaşa yaratmak için gönderilen casusların tepesine binmeye ve onları kodese tıkmaya devam edeceğiz. Herkes hesabını ona göre yapsın” şeklinde konuştu.
“ALMANYA TERÖRE DESTEK VERİYOR”
Bozdağ, Almanya’nın, PKK, FETÖ dahil bütün terör örgütlerine destek verdiğini ifade ederek, “Alenen destek veriyor. Toplantılar yapıyorlar, teröristlerin elebaşları telekonferansta toplantılarda konuşturuluyor. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, bakanları konuşturulmuyor. Darbeyi yapmış darbeciler orada himaye görüyor. Sonra Türkiye’nin içini karıştırmak için Türkiye’ye gelmiş burada terör örgütlerine destek vermiş olduğu gerekçesiyle tutuklu olanlar var, onların da serbest bırakılmasını istiyorlar. Ya şimdi sormazlar mı, senin ülkenin aleyhine, terör örgütlerine destek veren bir Türk vatandaşı Almanya’da olsa sen serbest bırakır mısın? Bırakmazsın. Bizde yargı var, bunun kararını yargı veriyor, hükümet vermiyor. İşlerine geldi mi yargıya referans yapıyorlar, işlerine geldi mi de hükümete referans yapıyorlar. Ülkemiz siyasetinde doğrudan taraf oluyorlar. 16 Nisan referandumunda taraf oldular. Şimdiden Türkiye’nin 2019’da yapacağı Cumhurbaşkanlığı seçiminde taraflarını belli ettiler. Türk vatandaşlarından AK Parti’ye oy veren, vatanını, milletini sevenlerle başka olanlar arasında ayrım yapıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Yapıyorlar. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Almanya’da bulunan Türkiye kökenli, Türk kökenli Alman vatandaşlarına, ’seçimde sağduyulu olun, Türkiye’nin dostlarıyla düşmanlarına dikkat edin, oyunuzu ona göre kullanın’ deyince de, ’iç işlerimize karışıyorsun’ diye bağırıyorlar. Ya kim kimin iç işlerine karışıyor? Türkiye’nin seçiminin de taraf oluyorsun, yargısına müdahale etmek istiyorsun, referandumuna müdahale etmek istiyorsun, Türkiye’de ’evet’ diyenlerle ’hayır’ diyenler arasında ayrım yapıyor. Şimdi onların acemi bir dışişleri bakanı var, öyle söylüyor, ’hayır’ oyu kullananlara vize serbestiyeti verelim, ’evet’ oyu kullananlara da vize yasağı devam etsin’ diyor. Ben buradan ’hayır’ diyen vatandaşlarımıza da diyorum ki, bu lafı söyleyenlere bakın, ne diyorlar, nasıl ayrım yapıyorlar. Aynı şeyi devam ettiriyor, devam ettireceğini de sürdüreceğin gösteriyor” diye konuştu.
"AB ÜYESİ ÜLKELERE AÇIK BİR SAYGISIZLIKTIR"
Almanya’nın Avrupa ülkeleri adına racon kestiğini de belirten Bozdağ şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye’de AB ilişkilerini de ele alıyorlar diyorlar ki, ’Biz Türkiye ile AB ilişkilerini sonlandırırız, müzakere sürecini sonlandırmayı gündeme getireceğiz.’ Adeta Almanya’nın siyasileri AB ve AB ülkeleri adına racon kesiyor, karar veriyor. AB’nin ve AB ülkelerinin benim bildiğim karar mekanizmaları ayrıdır ve bu mekanizmaların çalışma usulü de ayrıdır. İki ülke arasındaki ihtilaflar AB süreçlerini etkilememelidir ve rehin almamalı. Ama öyle gözüküyor ki, Almanya’nın siyasetçileri AB’yi ve AB ülkelerini Almanya’nın kendi iç işleyişindeki idari birimler gibi görüyorlar. Kendilerinin verdiği talimatları sorgusuz yerine getirecek idari makamlar gibi görüyorlar. Belli ki, AB üyesi ülkelerin egemen ve bağımsız ülkeler olduğunu unutmuşlar. Çok net. AB üyesi ülkelerin her biri egemendir, her biri tam bağımsızdır, kendi kararlarını kendi verir. Ama öyle gözüküyor ki, Almanya, ’Avrupa Birliği’nin patronu benim, ben ne dersem o olur’ bu rolü oynuyor. Bunu Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ve AB kurumlarının çok net bir şekilde gördüğünü ve değerlendirdiğini ben düşünüyorum. Almanya’da diğer üyeler gibi bir üyedir ve herkesin oyu bir tanedir ve eşittir, arada bir fark yoktur. Ama yaşanan bu tartışmalar gösteriyor ki, Almanya, ’Benim oyumla sizin oyunuz eşit değildir’ diyor, ’Benim liderlerimle sizin liderleriniz de eşit değildir’ diyor. Bu, AB’ye AB üyesi ülkelerin halklarına ve AB üyesi ülkelere açık bir saygısızlıktır, açık bir hakarettir. Eminim ki, onlar kendi egemenliklerine, kendi bağımsızlıklarına sahip çıkacak ve ülkeler arası ilişkilerin AB’nin işleyişine ve AB’nin değerlerine zarar vermesine engel olacak iradeyi ortaya koyacaklardır."