Şiddetle dikkat çekmek istedim.
Çünkü Korona denen bu virüsle küresel ekonomik sistemin yeniden dizayn edileceğini düşündüm, gördüm, okudum.
O yüzden "Virüs Savaşı"ndan asıl "Savaş"a giriyoruz dedim.
Belki abarttığım bile düşünülmüş olabilir.
Ama emin olun ki; amacım ne ekonomi yönetimini eleştirmekti, ne kimseyi zemmetmekti ve ne de çaresizlik vurgusu idi.
Sadece ve sadece dikkatli davranmaya, uyanık olmaya ve hazırlanmamız gereğine önemle vurgu idi.
Geldiğimiz noktada gerekli dikkati çektiğimi düşünüyor ve görüyorum.
Artık yeni bir faza girdik ve buna dair düşüncelerimi paylaşacağız.
Sorunlarımız büyük, mücadele zor ama çözüm yok değil.
Sorun sadece Virüs Pandemi’siyle ortaya çıkmış da değil.
Epey bir zamandır süregelen ve virüs dönemiyle zirveye ulaşan küresel etkilerle bezenmiş bir sorun.
Şuana dek ekonomi yönetiminin ciddi mücadelesine şahit olduk.
İyi niyetten asla kuşkum yok,
Olmadı da…
Hata, eksik ve yanlışlar olmuyor mu…
Evet olabiliyor.
Fakat geldiğimiz noktada;
Edindiğimiz kriz hafızası ve ekonomik entelektüel birikimiyle,
Küresel ekonominin hal i pür melalini de görerek,
Ülkesel artı ve eksilerimizi masaya yatırarak,
Yüzyılın krizini fırsata çevirebiliriz.
Yeni dönemin kodları farklı olacak.
Yeni nesil Kapitalizm Türkiye'nin ekonomik ve jeopolitik önemini gözardı edemeyecek.
Küresel Ekonomide belirleyiciliği ve başat fonksiyonu azalacak Çin’den sonra, yeni ülke ve coğrafyalar öne çıkacak.
Bu durumu geçen yıl "Küresel Hakimiyet Savaşı ve Yeni Yüzyıl İnşası" içerikli yazılarımda hep dile getirdim.
Türkiye her kayd u şart altında daha üst bir aşamada yerini alacak diye…
Ki, şuanda bu dönemeçteyiz.
İktidarın ve özellikle Ekonomi Yönetiminin bu bilinç, idrak, akıl ve akılcılık safhasına geldiğini görmek ve atacağı adımlarda geleceğin ekonomik inşası inancında olması oldukça olumlu bir durum.
An itibariyle;
Ekonomistlerin, maliyecilerin, finans uzmanlarının öneri ve projeksiyonlarını dikkate alan ve her türlü yapıcı eleştiriye açık bir ekonomi yönetimi görmek gerçekten ümitlerimi artırıyor.
Hal böyle olunca;
Ülkemiz için dile getirilen negatif öngörüleri tersine çevirebiliriz.
Bu olmasa bile en az hasarla çıkabiliriz.
Diğer bazı gelişmekte olan ve hatta bazı gelişmiş ekonomilere nazaran artılarımız ve kriz sonrası süreçte elimizi güçlendirecek donelerimiz var.
Bu yüzden de döviz kuru tahmin ve artışıyla, 2020 büyüme/küçülme öngörülerinin biraz da manipülatif olduğu kanaatindeyim.
Değerlendirme kuruluşları ve kimi küresel ekonomistlerin pek de iyi niyetli projeksiyon yapmadığı kanaatindeyim.
An itibariyle, sadece bizim için değil tüm dünya için tablo pek iç açıcı değil.
Ama Türkiye krizlere şerbetli, yeni koşul ve şartlara adaptasyon konusunda oldukça pratik reflekse sahip bir ülkedir.
İnanın pek çok gelişmiş ülkeler ve başat ekonomiler sarsıntılara bizim kadar aşina ve dayanıklı değiller.
Aslında küresel aktörler ve yatırımcılar da, asıl gerçeğin farkındalar.
Olmalılar da…
Çin sonrası Avrupa'nin üretim üssü olabilirliği muhtemel yegane ülke Türkiye.
Coğrafi konumu, tarımsal imkanları, genç işgücü ve samimi davranıldığında Avrupa ile sağlıklı bir ilişki kurabilirliği, vazgeçilmezliğidir.
Şuanda demokrasimiz, kanunlarımız, ekonomik durumumuzla ilgili yaptıkları supekülasyon, negatif tespit ve öngörüler ön alma ve ellerini kuvvetlendirme amaçlıdır diye düşünüyorum.
Yakın zamanda; -haziran-temmuz gibi- aynı odakların Türkiye’nin önem ve gereğine dair açıklamalar yapacağını hep birlikte göreceğiz.
Yabancılar böyledir.
Almadan vermeyi sevmezler.
Hatta verecekleri için bile, at pazarlığı yapmaktan imtina etmezler.
Hani kimi tüccar vardır ya;
Bir malı almaya kesin kararlıdır ama fiyatı düşürmek için malı kötüler.
İşte şuanda tam da bunu yaşıyoruz.
Yeni bir kuruluşun arifesindeyiz.
Eğer bu süreçte müteyakız ve dikkatli olursak; -ki, gördüğüm, gözlediğim, takip ettiğim kadarıyla ülkemiz ekonomi yönetimi bu ciddiyet içinde- bu yeni kuruluşun bölgesel başat aktörü olabilir veya küresel krizin etkisinden en az hasarla kurtulabiliriz.
Bunları söylüyor, krizi fırsata çevirebileceğimizi dillendiriyorum ama asla rehavete yer yok.
Rehavet en büyük zehirdir ve bizi mahveder.
Çünkü Küresel ekonomik aktörler ve tetikçiler en büyük imkanı en düşük maliyetle elde etmek isterler.
Hepsi birer küresel ekonomik kurttur ve düşeni yemek üzere bir felsefeye sahiptir.
Hal böyleyken Türkiye'nin marka değerinin bilinci ve özgüveni içinde hareket etmeliyiz.
Ama unutmamalıyız ki; "fırsatlar stoke edilemez".
Doğru zamanda, doğru yerde ve doğru şekilde göstereceğimiz reaksiyon ve konumlanma ülkemizi ve ekonomimizi hakettiği noktaya getirir.
Başta Bakan olmak üzere ekonomi yönetimi paydaşlarının gayret ve çabalarını takdir ediyor ve geldiğimiz noktada sahip oldukları iyi niyet ve sağduyu ile "Ekonomik Pandemi" sürecini fırsata çevirebileceklerine inanıyorum.
Peki, bu bağlamda neler yapılabilir, nasıl adımlar atılabilir..?
Sonu belli olmayan bir Virüs Pandemisi yaşıyoruz. Tüm dünya İşsizlik, yüksek borçluluk ve resesyon riskiyle karşı karşıya.