Sanatsal Gerçekler'den herkese merhaba. Sizleri şaşırtacak sanatsal bilgilerle dolu programımızın bu haftaki bölümünde Geleneksel Medya ile Yeni Medya karşılaştırmasına yer verdik.

Sanatsal Gerçekler | Geleneksel Medya ile Yeni Medya karşılaştırması

Dünya’nın en eski sanatı için resim diyebilmemiz kuvvetle muhtemeldir, mağara duvarlarına çizilen ilkel resimleri sanat olarak yorumlamak kabul görmüş olsa da, yazı yazmanın sanat yada zanaat olarak değerlendirilmesi için belirli bir yaratıcılık istenmesi de bir o kadar kabul görmüştür.

İnsanlığın yazıyı icat etmeleri insanlık tarihine yön vermiş ve tüm toplumları medeni hale getirmiştir. Böyle güçlü bir etkiye sahip olan yazı hangi noktada sanat sayılabilir? Sanatı doğuran kreatif duygu, yazı da ya da resimde kullanılıyorsa ortaya konulan sanat eseri olarak nitelendirilebilir. Tıpkı fotoğrafçılıkta olduğu gibi. Literatürde belirlenen 1.sanat; resim ve heykel, 2.sanat müzik, 3. sanat tiyatro, 4. sanat dans, 5.sanat edebiyat, 6. sanat yapı ve 7. sanat sinema ise yazının , resimin ve fotoğrafın birlikte kullanıldığı tek mecra olan BASIN, sanatlar üstü 8. Sanat olabilir mi? Hiçbir otorite basını sanat olarak nitelendirilmemiştir basın sanatın ve sanatçının aracısı olarak kullanılmış ve kabul edilmiştir.

Gazeteciler ,haberciler ,medya çalışanları ortaya çıkardıkları her çalışma ile hem yaratıcılığını hem de teknik bilgiyi kullansa da sanatçı olarak değerlendirilmemektedir. Oysa ki hem dünyada hem de Türk tarihinde ; ilk gazetecilerin hepsi sanatçı kişiliğe sahip çok değerli isimlerdir. İlk makaleyi yazan Türk; edebiyatçı,şair İbrahim Şinasi , İlk makalesini 1860’da Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi'nde yazmıştır. İlk mizah gazetemiz olan Diyojen vatan şairimiz Namık Kemal’in projesidir. Günümüze geldiğimizde sanatçı kimliğiyle birçok yazar köşe yazıları, makaleleri ve fotoğraflarıyla basın sektörünün duayeni olarak tanımlanmaktadır. Metin yazarlığı ve yaratıcı yazarlık kavramları ile basında yer alan birçok değerli sanatçı vardır. Türk basın tarihi devlet nezninde 1831 de Takvîm-i Vekāyi’nin basılmasıyla başlar ve şahsi teşebbüs öncülüğünde 1860’da Tercüman-ı Ahval gazetesiyle özelleşerek günümüze değin gelişir. Anadolu Ajansı’nın 1920’de kurulmasıyla ilk resmi haber ajansımız doğar. 1950 yılına gelindiğinde ilk özel haber ajansımız olan Türk Haberler Ajansı kurularak basın sektörü hem özel hem de resmi kanaldan ilerlemeye devam eder.

Tüm dünyada gelişen ve değişen toplumsal olayların etkisiyle büyüyen basın ,sayısız ajans ve medya organlarıyla öyle çok güçlenir ki kitleleri etkilemeye ve toplumlara yön vermeye başlar. Görsel ve yazılı basının gücü büyük medya savaşlarını doğurarak, siyasi ve sosyal şekillenmelere neden olur. Bu nedenle basının önlenemez gücünün farkına varan ülke yöneticileri,toplum liderleri ilk olarak medyayı yanına alarak göreve başlarlar.

2000’lere gelene kadar alanında tek güç olan yazılı ve görsel basın hiç beklemediği dev bir güçle karşı karşıya kalır. Bu güç sosyal medya’dır. 1985 yılında kurulan Internet teknolojisi hızla ilerlemeye başlamış, 1993 yılında kamunun ulaşabileceği bir mecra haline gelmiştir. O yıllarda henüz basın organlarını tehdit eden bir unsur haline gelmeyen internet, medya organlarıyla birlikte ilerleyerek yazılı basına, yazılı basın da internete destek vererek birbirini geliştirmiştir. Ancak internetin kontrol edilemeyen etkisi ve bağımsızlığı global dünyanın vazgeçilmezi haline gelerek, birçok yazılı basın kuruluşlarını açık ara farkla geride bırakır. Bu fark dev basın kuruluşlarının iflasına hatta yok olmasına zemin hazırlar.

Günümüz dijital çağında sosyal medya aktif olarak kullanıyor. Bu durum teknoloji çağında bilgiye hızlı erişim amacıyla tercih edilmektedir. Kullanıcılar; içerikleri, haberleri, videoları, makaleleri, fotoğrafları, canlı yayınları, duyuruları  herhangi bir siteye girmeden sosyal ağlar aracılığıyla görebilmektedir. İlgili içeriğe dair görüşlerini de yine sosyal medya aracılığıyla yansıtabilmektedir, bir nevi interaktif yayıncılık yeni medya adı altında büyüyerek, geleneksel medyaya karşı ezici üstünlük sağlamaktadır.. Sosyal medyanın geleneksel medyadan farkı haber kaynaklarının ya da içeriklerin, kurumlardan bireylere kaymasıdır.  İlgi çekici içerikler, kampanyalar, reklamlar vb. saniyeler içerisinde binlerce kullanıcıya rahatlıkla ulaşabilmektedir. Bu sayede kurumların hedef kitleye ulaşımı da hızlı olmakta ve kolaylaşmaktadır. Böylelikle geleneksel medyanın ağırlığı ve kurumsal platformlarda kalması, gelişen dünyada, bireylerin dikkatlerinin dışında kalmasına yol açmaktadır. Oysa ki; sosyal medya, yayınlanan içerikle etkileşime geçmenize ve kendi düşüncenizi de paylaşmanıza olanak tanır. Tabi işin en önemli kısmı da maliyet faktörüdür. Sosyal medya yayınları küçük bütçelerle hedef kitleye hızlı ulaşım sağlarken, geleneksel medyada hedef kitleye ulaşım için harcanan para ciddi bütçe giderlerini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda dijital medyanın, geleneksel medyanın yerine geçmesi oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Transmedya  adı verilen bu dönüşümün hızına ayak uydurabilen firmalar hızla başarı elde ederek geleceğe büyük bir yatırımla ilerlemektedir.

İnternetin hayatımıza girmesiyle, toplumun teknoloji konusunda bilinçlenmesi başta şaşırtıcı gelmiştir ancak bu gelişme daha sonradan tıpkı geleneksel medyada olduğu gibi bir ihtiyaç halini almıştır Hayatın her alanına erişim kolaylığı sağlayan yeni medya, Sanat ve sanata dair her türlü bilgi ,içerik ve haberleri en hızlı ve kolay şekilde hedef kitlelere ulaştırmasıyla ,toplumların sanatsal kültürünü de etkileyen birincil faktör olarak varlığını sürdürmektedir. Sanatçılar çalışmalarını topluma ulaştırma konusunda yeni medyadan fazlasıyla yararlansa da ,toplumu sanatsal alanda geliştiren yeni medya bir diğer taraftan da, her alanda olduğu gibi elmayla armutu karıştırarak , sanat değeri olmayan bir çok çalışmayı da sanat olarak sunabilmektedir. Nihayetinde Sanatsal Gerçekler için en doğru değerlendirme kişisel gelişime dayanarak, bireysel bakış açısına ve vizyon gerektiren algılamaya dayanmaktadır. Bu noktada da kendini geliştiren bireyler ve kurumlar hem yeni medyadan yararlanıp, hem de geleneksel medyadan vazgeçmeyerek toplumsal gelişime katkı sağlamaktadır.
OGÜNhaber