Sanatsal Gerçekler'den herkese merhaba. Sizleri şaşırtacak sanatsal bilgilerle dolu programımızın bu haftaki bölümünde Flamenko dansına yer verdik.
İsyanın ve meydan okumanın sanatı olarak kabul gören, sözcüklerin dansı Flamenko...
Flamenko; Güney İspanya'nın en önemli danslarından biridir. Flamenko dansının Endülüs'te yaşayan İspanyolların ve orada Flemenk adı verilen çingene topluluğunun ürettiği bir eser olduğu düşünülmektedir. Bu dans , Güney İspanya’nın Endülüs bölgesine özgüdür ancak bu bölgeyle sınırlı kalmamıştır. 14.yy. sonrasında çingenelerin, Arapların, Yahudilerin ve toplumdışı bırakılmış Hristiyanların toplumun dış çevresinde kaynaşması sonucu meydana gelmiştir.
Dönemin popüler halk müziği, çingene müziğinin gelişimini de etkilemiştir ancak o günlerde bu müzikle bağdaşmamıştır. İlerleyen süreçte bu iki müziğin birleşmesiyle Flamenko doğmuştur.
Dans, halkların haykırışlarının, sevinçlerinin, hüzünlerinin anlatım biçimlerinden biridir. Zulüm gören, yoksulluk çeken, ezilen toplumların, adi işlerde, tarım yada maden ocaklarında çalıştırılan çingenelerin hırs, şefkat, özgürlük ruhu, isyana dönüşmüş ve flamenko’yu oluşturmuştur. Acılarını, mutsuzluklarını flamenko ile ifade etmek için dansdaki sert duruşlar, ifadeler ortaya çıkmıştır. Bu durumu değerlendirdiğimizde, 'İspanyollar'ın arabesk kültürü, Flamenko'dur' dersek çok yanılmış olmayız aslında!
Flamenko terimi nereden gelmiştir diye düşündüğümüzde çok da kesin kaynakalra ulaşamıyoruz, ancak en kabul gören etimolojik hikayesi “fellah minküm” diye okunan “sizden olan çiftçi” anlamına gelen Arapça kelimelerden türediği yöndedir. Zira Arap kültürü İspanya’yı çok büyük ölçüde etkilemiştir. Kendi şiir, şarkı ve müzikal enstrümanlarını İspanya’nın müziğine katan Araplar'ın , göç halkı olan çingenelerin Endülüs’e yerleşmesiyle iki milletin kaynaşması , flamenko kültürünü doğmuştur.
Her flamenko müziğinde ayrı bir hikaye anlatılır. Bazıları ölüm, keder ve din konularını işlerken bazıları da aşk, kırsal yaşam ve eğlenceyi anlatır.
Flamenko müziği ise genelde erkekler tarafından söylenir. Buna gitar, ritmik el çırpma yani 'palmas' ve vurmalı çalgılar da eşlik eder.
İlk ” Cafe Cante” yani 'flamenko gece klübü' 1842’de Sevilla’da açılır. “Cafe Cantante” olarak bilinen bu dönem için, bugünkü flamenkonun başlangıcıdır denilebilir. Flamenko’nun gelişmesinde, yani makamların oluşmasında çok büyük katkısı olan pek çok sanatçı bu dönemde yaşamıştır. Bu nedenle flamenko’nun büyük gelişme gösterdiği bu döneme “Altın Çağ” denilmektedir.1922’de Granada’da El Primer Concurso de Cante Jondo adlı şarkı yarışması düzenlenir ve yarışmadan sonra flamenko profesyonelleşerek, geniş halk kitlelerine yayılır. 1936’daki iç savaş ile, birçok sanatçı ülkeyi terk eder, böylece flamenko dünyaya açılır.
1960’lardan itibaren flamenko rönesans dönemine girer. Eski şarkılar gelecek nesillere aktarılmak üzere kayda alınır, Flamenko tarihini araştıran ve türlerini analiz eden kitaplar yazılmaya başlar.
1960’ların sonunda Paco de Lucia’nın ilk albümü çıkar ve flamenko gitarının devrimi gerçek anlamda başlamış olur.
Flamenkoda öncelikli olan şarkıcıdır. Flamenko şarkıcısı, şarkının birçok ritmini, geleneksel ezgilerini ve çeşitli şiirlerini bilmek durumundadır. Kendine özgü, ayırdedilebilen bir sese sahip olmalı, sesini doğu tekniğine yakın bir tarzda kullanabilmelidir. Flamenko şarkıcıları, parmaklarını masaya vurarak, alkış yaparak, ayaklarıyla yere vurup ritm tutarak, kendi sağlayacağı ritmik eşlikle geleneğe bağlı kendi solosunu yaratır. Kadın ve erkek şarkıcılar tipik olarak aynı mutlak ses aralığında, birbirine yakın seslerde söylemelidir. Teknik olarak erkekler yüksek tenor, kadınlar da alto aralığında şarkıları söylemelidirler. Flamenko şarkılarına 'cante' adı verilmiştir.
Flamenko dansı, Cante ile aynı ritmde, ruhen ve biçimsel olarak eşleştirilebilir olmalıdır. Ancak flamenko dansı çok daha tekniğe dayalıdır. Performans flamenkosunda oldukça gelişmiş bir üst gövde, kol teknikleri ve ses çıkartılarak yapılan ayak hareketleri mevcuttur. Kadınlar için, kostümün kendisi dansın bir bölümünü oluşturur. Kendine özgü tam etek, onu kontrol etmesini bilen bir dansçının üzerinde kendi dansını yapabilir. Şarkı ile birlikte dansta varsa o zaman gitarcının dansçıyı da desteklemek gibi bir görevi vardır.Genel olarak flamenko gitarı daha çok atakla ve daha agresif çalınır.
Flamenko kendi içerisinde alt dallara ve türlere ayrılır; Flamenko alt kültüründe, toplantılarda en çok 'bulerias' duyarız. Siguiriyas ve Solea flamenkonun en önemlileridir. Sahne gösterilerinde ise vurgu dansta olduğu için, uzun bir solea, alegrias ya da ikisini birden görebilirsiniz.
Piyasaya hakim olan yayınlarda, bulerias ilave edilmiş, 4/4’lük rumbas’ları dinleriz. Bu tür müziklere örnek olarak, Fransa’dan Gypsy Kings’i verebiliriz ki bu grup Flamenko-rumba’sını, tüm dünyaya tanıtmış ve sevdirmiştir. Gelenekçiler ise bunları flamenkodan çok, “world beat” tarzına dahil eder. Bizim dilimizle piyasa müziğinin karşılığıdır diyebiliriz.
Piyasa ya da değil, flamenkonun ritmik büyüsü dünya müziği içerisinde önemli bir yeri kaplamıştır ve her kültüre uyan ezgisiyle tüm milletleri etkisi altına almayı başarmıştır.
İsyanın ve meydan okumanın dansı Flamenko, acıya da aşka da çok yakışmaktadır.