NASA tarafından düzenlenen Space Apps Challenge yarışmasında Ondokuz Mayıs Üniversitesinden(OMÜ) dereceye giren 3 proje Türkiye'yi, küresel ölçekteki yarışmada temsil edecek.
NASA tarafından her yıl düzenlenen Space Apps Challenge yarışması bu yıl Türkiye’de İstanbul, Ankara ve Samsun olmak üzere üç ilde yapıldı.
Tüm dünyada eş zamanlı olarak düzenlenen, belirli sorunların 24 saat içerisinde çözülmesini amaçlayan ve 7’den 70’e herkesin katılma fırsatı olan bu yarışmanın Samsun ayağı OMÜ'nde gerçekleştirildi. Yarışmada bu yıl NASA’nın belirlediği 25 sorunun çözümü, 187 şehirde eş zamanlı olarak arandı. Sorunların en mantıklı ve yaratıcı çözümlerini bulan ve projelerini gerçekleştirmek isteyen ekipler en iyi projeyi yapabilmek için 24 saat aralıksız çalıştı. Sürenin sonunda her takım jüri karşısında sunumlarını gerçekleştirdi ve dereceye giren ekipler küresel yarışmada kendi şehirlerini temsil etme fırsatı yakaladı.
OMÜ Yaşam Merkezi’nde Elektrik-Elektronik Mühendisleri Enstitüsü(IEEE) ve Uçak ve Uzay Mühendisliği Kulübü(UUMK) öğrenci kulüplerinin çabasıyla OMÜ Havacılık ve Uzay Bilimleri Uygulama Araştırma Merkezinin (UZAYTEM) ana sponsorluğunda gerçekleşen yarışmaya Türkiye’nin dört bir yanından gelen 100 yarışmacı katıldı. 13 güzel projenin çıkarıldığı yarışmada en başaralı 3 proje jüri tarafından belirlendi. OMÜ bölüm hocalarının oluşturduğu 5 kişilik jüri heyeti karşısında sunumlarını gerçekleştiren takımlardan en iyi 2 projeyi jüri üyeleri belirlerken 3. proje katılımcı oylarıyla belirlendi. Ekip şeklinde yarışmada dereceye girenler; Redwing, Space4women ve Aryaca takımları oldu. Küresel yarışmada dereceye giren takımlar ise NASA'yı görme fırsatı elde edecek.
Redwing
Small Spaces Big Ideas kategorisinde yarışan Redwing takımı şu bilgileri verdi: "Takımız 3 kişiden oluşmaktaydı. Yarışmanın bu seneki verdiği kategoriler içinden Small Spaces Big Ideas kategorisinde katıldık. Yarışmanın amacı başta Mars olmak üzere diğer gezegenlerde yaşam alanı oluşturmaktı. Yaşam alanından kasıt orada bulunacak kişiler için minimum alan kaplayan ve maksimum verim elde etmekti. Biz de Redwing takımı olarak başta Mars’taki hava koşullarını, iklim özelliklerini NASA’nın veri kaynağından elde ettik. Bunların sonucunda alan/hacim oranı en yüksek olan altıgen geometrileri kullanıp yaşam alanı tasarladık. Yarışma kısıtlamalarında 111 metre kareden az olması istenen yaşam alanını biz 94 metre kare olarak tasarladık. Bu yaşam alanın içinde 6 kişilik yatak odası, laboratuar, elde edilen bulguları saklamak için klinik oda, mutfak, lavabolar, banyolar ve sosyal aktiviteleri devam ettirmek için oda bulunuyordu. Bizim tasarımımız 2 katlıydı, 2.katta sadece yatak odası diğer tüm odalar ilk katta olarak tasarlandı. Bunun sebebi ise orada bulunan 6 kişinin daima yan yana olmasını sağlamak idi. Daha sonra araştırmalara devam ederken kum fırtınalarının çok fazla zarar verdiğini fark ettik. Bizimde bu sorunu tasarımımıza aktarmamız gerekliliğini hissettik. Bu iki katlı yaşam alanının etrafını aerodinamik açıdan kendi analizlerimiz sayesinde ortaya çıkarttığımız bir kabuk ile çevreledik ve güneş panellerinin bu kabuğun üstüne ekledik. Analizler sonucunda kum fırtınaları yaşam alanının çevresinde birikmiyor olduğunu gösterdik. Güneş panellerinin bu kabuğun üstüne açılıp kapanacak şekilde kullanılmasını tasarladık. Çünkü kum fırtınaları en çok güneş panellerine zarar veriyordu."
Space4Women
'Small Spaces Big Ideas' kategorisinde yarışmaya katılan ve ikinci olan Space4Women takımı ise şunları söyledi: "NASA’nın hazırlamış olduğu Space Apps Challenge yarışmasına bu sene dört kişiden oluşan ekibimizle Samsun’da katıldık ve ikinci olduk. Ekibimizin adı Space4Women ve seçtiğimiz challenge 'Small Spaces Big Ideas'. Bu kategoride bizden istenen 111 metre karelik dar bir alanda yaşamsal faaliyetlerin yürütüldüğü, çeşitli aktivitelerin yapıldığı ve bilimsel araştırmaların sürdürüldüğü bir alan tasarlamaktı. Biz bu alanı tasarlarken enerji dönüşümüne (minimum enerji kaybı) , çok fonksiyonlu alet ve ekipmanların kullanılmasına aynı zamanda olabildiğince hafif ve sağlam malzemelerden oluşmasına dikkat ettik. Aracımız bir ana - beş yardımcı kapsül olmak üzere altı ayrı bölümden oluşmaktaydı. Yardımcı kapsüller, yaşamsal faaliyetler ve bilimsel çalışmalar için ayrılmışken ana kapsül bitkilerden oluşan ve üzeri güneş panelleriyle çevrilmiş büyük bir kapsüldü. Aynı kategorideki projelerden farkımız, aracımızın uzaya uyumlu olmasıydı. Biz bunun üzerine yoğunlaşırken, roket aracılığıyla aracımızı uzaya fırlatmayı daha sonra kendi ekseni etrafında hızla döndürüp, oluşacak merkezkaç kuvvetiyle yerçekimi oluşturmayı düşündük. Hem uzay araştırmaları için hem ileri teknolojide uzay seyahatleri için oldukça yaratıcı ve mantıklı bir proje tasarladığımıza inanıyoruz."
Projeleri hakkında bilgi veren Aryaca takımı da şunları kaydetti: "Takım olarak plaja gitmek isteyen insanlara yardımcı olacak, onlara hangi plajın hangi gün hangi saatte en uygun olduğunu gösterecek bir uygulama tasarladık. Projemiz iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm hava sıcaklığı, hava nem oranı, UV radyasyon miktarı, denizdeki bakteri ve alg popülasyonu yoğunluğu, rüzgar hızı, rüzgar yönü gibi parametreleri ölçecek birçok sensörün kendi enerjisini kendi üreten bir makinede bir araya getirilmesi, ikinci bölüm ise bu verileri bir merkezde toplayarak onları insanlara sunan online uygulamadır. MYTRIP adını verdiğimiz bu uygulama plaja gitmeden önce ihtiyacımız olan tüm bilgilere bir tıkla ulaşmamızı sağlar. Ayrıca ilgili plajın denizinde bakteri ya da alg popülasyonunun arttığı tespiti yapıldığında önlemlerin alınabilmesi amacıyla uzman merkezlerle iletişime geçer. Bu sayede çevre kirliliğine karşı da bir önlem alınmış olur."