90’lı yıllar, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bilgisayarların hayatımızın vazgeçilmezleri olmaya başladığı yıllardı. Bu ilginç kutu, iş gruplarının yapısını etkiliyor, insanların iş yapış biçimlerini değiştiriyor ve iletişimlerini geliştiriyordu. Bilgisayarın bu gücü zamanla sadece profesyonel dünyadakalmayacak, insanların kişisel dünyalarına da girmeyi başaracaktı. Günümüze gelene kadar her yaş grubuna ulaşacak olsa da başta oyun sektörü önemli ölçüde çocuklar tarafından ilgi gördü. Kocaman atarilerin olduğu oyun salonları zamanla bu ilginç kutuya yenik düşecek ve birer birer kapanacaklardı.
Başlarda masumane bir ilgi olsa da zaman ilerledikçe bilgisayardaki oyun tutkusu aileler tarafından hoş karşılanmamaya başladı. Çocukların, oyun başında geçirdikleri uzun saatler, ‘yemek saati’ geldiğinde yemek masasına gelmektense bilgisayar masasında oturmayı tercih etmeleri, ders çalışmak yerine oyun oynamayı seçmeleri, normalde uykuda geçmesi gereken zamanlarını ekran başında geçiriyor olmaları gibi sebepler ailelerin bilgisayara karşı tavrında belirleyici oluyordu.
Bilgisayarın ilk zamanlarındaki sempatisi yerini zamanla meşhur “kapat artık şu bilgisayarı” sitemine kadar bırakacak ve aileler çocuklarının bilgisayarda belirli saatler dışında oyun oynamasını yasaklayacaktı.
Hayatımıza girişini ve bizim bunu karşılayışımızı kısaca hatırlattıktan sonra filmi biraz sarıyor ve oyun dünyasının son yıllarına geliyoruz. ‘Kapat artık şu bilgisayarı’ diyen aileler için pişmanlıklarla dolu bir kısım başlıyor.
Oyun dünyası, milenyum çağı ile birlikte akılalmaz bir ivme ile büyüdü ve sektörün çok kısa sayılacak bir sürede yaptığı bu sıçrama meyvelerini çok hızlı verdi. Dünya genelinde geçtiğimiz 2018 yılı verilerine göre sektörde dönen para tam 200 milyar dolar seviyesini aşarak rekor kırdı. Beklentiler ise sektörün 2019 yılını 350 milyar doların üzerinde bir piyasa hacmi ile bitirmesi yönünde.
Hayatımıza “eSpor” diye bir kavram girdi ve evlerinde oyun oynayan o çocuklar günümüzün profesyonel oyuncularına dönüştü. Hatta bu oyuncular başka ülkelere transfer olmaya başladılar.
Çok ciddi bir pazara dönüşen bu sektöre diğer sektörler kayıtsız kalmadı;
Amazon, Apple, Samsung, Microsoft gibi teknoloji dünyasının önde gelen şirketleri gerek yatırımlar yaparak gerekse de sponsor olarak sektörde yerlerini aldılar. Hatta kendi profesyonel takımlarını kurdular.Birçok şirket, büyük bir pazara dönüşen oyun dünyasına yönelik kampanyalar düzenledi. Örneğin fastfood sektörü tamamen oyunculara özel yemekler yaptı, giyim sektörü oyunculara özel kıyafetler tasarları, eğlence sektörü oyunculara özel konseptler üretti.
Ülkemizde eğitim dünyası da oyun dünyasının bu yükselişine kayıtsız kalmadı ve özellikle son 2 yıldır üniversiteler oyunlar ile ilgili bölümler açmaya başladılar. Başta oyun yazılımcılığı olmak üzere oyun piyasası ve ekonomisi üzerine birçok lisans programı açıldı.
Oyun dünyasının başarılı isimlerinin deneyimlerini anlattıkları konuşmalar bir “oyun dünyası ekosistemi” oluşturdu. Hatta bu ekosistemde konuşmalar dışında sadece oyuncular özelinde fuarlar, etkinlikler, gösterimler, festivaller yapılıyor.
Oyun dünyası teknolojik yeniliklere temelden bağlı. Sektör,YouTube ve Twitch gibi platformlar ile erişilebilirliği oldukça kolaylaştırıyor ve çok daha fazlasını vaat ediyor. İyi bir oyuncu olunursa kazanılan paralar, keyif alınan işin yapılıyor olması, diğer sektörlere göre daha esnek bir iş olması gibi sebepler günümüz şartlarında eSpor’u çocuklar ve gençler için en gözde meslekler arasına yerleştiriyor.
Öte yandan herkes oyuncu olmak istese de profesyonel olsun ya da olmasın, oyun oynayan herkesin şikayet ettiği bir konu var; oyun ekipmanlarının pahalılığı. Oynadığınız herhangi bir oyun için, iyi bir konsola/sisteme, iyi ve stabil bir internete ihtiyaç duyuyorsunuz ve bunların her ikisi de oldukça pahalı. Bu, genel anlamda konsol/sistem üreticilerinin ve internet sağlayıcılarının kabul ettiği bir durum. Fakat üretim ve dağıtım maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle her iki kısım da fiyatlarını her geçen gün artırmak zorunda kalıyor.
Gelişen teknoloji bu cihazları daha da güçlü hale getirirken, kullanıcı ile firmalar arasındaki makası azaltmak için içinde bulunduğumuz 2019 yılında çok ciddi bir adım atılıyor. Bu adım kısaca, internetteki ayak izlerimizi saklayan data merkezlerini(internette yaptığımız her şeyin kayıt edildiğidevasa veri depolama birimleri) model alıyor. Bulut oyun sistemi olarak ifade edilen teknoloji oyuncuları yüksek kaliteli ekipmanlara sahip olma zorunluluğundan kurtarıyor.
Sistem şöyle çalışıyor; oyuncu bir oyunu oynamak istediği anda bulunduğu yerden kilometrelerce uzaktaki bir bulut oyun sistemi merkezine bağlanıyor ve orada hali hazırda bulunan çok yüksek kaliteli bilgisayarı kontrol etmeye başlıyor. Yani yaptığınız grafiksel işlemler aslında kilometrelerce ötede gerçekleşiyor. Kendi bilgisayarına ise sadece bulut sistemindeki bilgisayarın görüntüsü geliyor ve bulut oyun sistemi her görüntü kalitesinde sorunsuz bir oyun keyfini sunuyor. Bu da demek oluyor ki yüksek bir sistem gereksinimi olmadan sadece görüntüyü taşıyarak her cihazda her oyun her kalitede oynanabiliyor.
Öyle ki Google, Stadia adını verdiği kendi bulut oyun sisteminde oyunculara çok ilginç şeyler vaat ediyor. Stadia, oyunculara YouTube üzerinden izledikleri bir oyunu isterlerse sadece oyunun üstüne bir kez tıklayarak oynayabilme imkanı sunuyor ve bunu telefonlarında da sağlıyor. Apple’ın da bu yönde çok ciddi bir çalışması olduğu biliniyor. Her iki dev şirkette, Netflix ve Spotify gibi aylık abonelik üzerinden bir ücretlendirme sağlamayı planlıyor. Stadia’nın kasım ayında kullanıma sunulacağı açıklanmış olsa da Apple cephesinden konu ile ilgili bir açıklama gelmedi. Teknoloji donanımsal ihtiyacı ortadan kaldırsa da bu sistemin sağlıklı çalışabilmesi için çok önemli bir nokta var; internet altyapısı.
Bulut oyun sisteminin temeli, size sadece görüntü verisi aktarmak üzerine kurulu. Bunun için kullandığınız internetin en az 20 mbps olması gerekiyor. Bu seviyede bir internet ile 720p kalitesinde oyunlar oynayabiliyorsunuz. Sahip olduğunuz internet seviyesine göre de kalite artış gösteriyor. Yaşadığınız yere bu seviyelerde internet gelmiyor ise üzülmeyin. Çünkü bulut oyun sisteminin konuşulmaya başlanmasıyla birlikte internet sağlayıcıları da büyük bir rekabete girmiş durumda.
Bu işten en karlı çıkan kısım ise biz kullanıcılar, yani oyuncular olacak gibi gözüküyor.
Bulut oyun sistemi gibi bambaşka teknolojilerin hayatımıza eskisinden çok daha fazla etki edeceği aşikar.
Gerek oyun sektörünün geldiği nokta gerekse internetin günümüzdeki gücü göz önüne alındığında çocuklarımızın bilgisayarda harcadıkları vakit profesyonel kariyerlerine dönüşebiliyor. Aileler ise bu konuda eskisi kadar şüpheci değil. Kim bilir, belki de çocuğunuz geleceğin Faker’ı veya Ninja’sı olur.