Süresiz nafaka ve evden uzaklaştırma kararları ile yuvaların dağıldığını belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Faruk Dinç, kadına yönelik şiddeti önlemenin ve aileyi korumanın yolunun adaletten geçtiğini söyledi.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, partisinin Bingöl Merkez İlçe 4'üncü olağan kongresi katıldı.
Dinç, kongrede bir konuşma yaparak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasında Dinç, ekonomiden sosyal hayata, kamudaki israftan gençliğin yaşadığı buhrana, eğitimden aile kurumu üzerinde oynanan tehlikeli oyunlara kadar birçok konuya değindi. Partisi HÜDA PAR'ın ilkeli duruşu sebebiyle halkta bir karşılık bulduğunu, yapılan sözlü ve fiziki saldırıların partisine olan teveccühü artırdığı belirten Dinç, rakipleri ne yaparsa yapsın HÜDA PAR'ın ilkeli duruşundan taviz vermeyeceğini söyledi.
"Çıkar siyaseti ile memleketimizin yangın yerine çevrilmesine müsaade etmeyeceğiz"
Siyasetin halka hizmet etme aracı olduğunu ve siyasi ahlakın siyasetçiler için gerekli olduğunu belirten Dinç, "Bugün bu canavar maalesef, ailemizi yuttu, gençliğimizi yuttu, adaleti yuttu, liyakati yuttu ve bir bütün olarak memleketi yutmaktadır. Çıkar siyaseti ile memleketimizin yangın yerine çevrilmesine müsaade etmeyeceğiz. HÜDA PAR olarak canavarca yapılan siyaseti reddediyoruz. Siyasette usul, üslup ve ahlak olmalıdır. Bizim siyasetimiz, hizmetimiz ve ibadetlerimiz âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Gözümüz ne ihalelerde ne koltuklarda. Bunlara karşı gözümüz de gönlümüz de toktur elhamdülillah. Ama gözümüz tek bir şeyde vardır ki o da Allah'ın rızasıdır. Allah'ın rızasını gözetenler bu ülkeyi yönetsin bu ülkeyi idare etsin." ifadelerini kullandı.
"Bingöl'e hizmet etmek istiyoruz"
Bingöl iline ilişkin sorunlara dikkat çeken Dinç, "Yerelde temsiliyet sağlamamız için, mahalle, köy ve mezralar bizi beklemektedir. Bingöl ilimizin her insanına dokunmadan durmayacağız. Biz Bingöl'e hizmet etmeye geliyoruz. Siyaseti hizmette yarış aracı olarak görüyoruz. Bingöl ilimiz hizmettin en güzeline layıktır. Bugün Bingöl ilimizin acil çözülmesi gereken sorunları vardır. Özellikle kira ve konut sorununun kısmen çözümü için acilen kentsel dönüşüm konutları bitirilmeli, hak sahiplerine teslim edilmelidir. Şehiriçi ulaşım sorunu bir an önce çözüme kavuşmalı. Ana arterlerde yapılacak alt ve üst geçitlerle veya çevre yolunun proje kapsamına alınarak hal edilmeli. İçme suyu sorunu çözülmeli, özellikle yaz aylarında birkaç ay boyunca yaşanan su kesintileri önlenmelidir. Etrafı akarsularla çevrili ilimizde su kesintilerine bir çözüm bulunmalıdır." dedi.
"Süresiz nafaka ve evden uzaklaştırma kararları ile yuvalar dağılmaktadır"
Aile kurumunu koruma ve kadına yönelik şiddetin önlenmesinin yolunun batıdan ithal kanunlar olmadığına işaret eden Dinç, "Aileyi Koruma Kanunu ve Kadına Şiddetin Önlenmesi kılıfı altında aile yapımıza darbeler indirilmektedir. Kadını ve erkeği birbirine eş olarak değil, düşman olarak gören zihniyet, aileye de topluma da fitne tohumları ekmektedir. Süresiz nafaka ve evden uzaklaştırma kararları ile yuvalar dağılmaktadır. Kadına şiddeti önlemek ve aileyi korumak istiyorsanız, adalet esas alınmalıdır. Zina ve nikâhsız birliktelikler suç sayılmalıdır. Kadına şiddeti besleyen bütün kötülüklerin anası olan alkolle ve alkolizmle mücadele edilmelidir. Uyuşturucu ile mücadele edilmelidir. Dizilerde aile yapımızı bozacak her türlü yayına yasak gelmelidir. Zina serbest, içki serbest, kumar serbest. Kadına şiddeti doğuracak her şey serbest iken aileyi nasıl korur ve kadına şiddeti nasıl önlersiniz? Ailemizi korumamızın en önemli yolu Batı taklitçiliğinden vazgeçmektir. Manevi değerlerine bağlı, medeniyetimizin öğretileri ile mutlu ve huzurlu yuvalar kurulmalıdır." şeklinde konuştu.
"Karma eğitimin dayatılması eğitimin ideolojiye kurban edilmesidir"
Eğitimde ideolojik saplantıların bulunduğunun altını çizen Dinç, "Milli Eğitim Bakanı'nın karma eğitim ile ilgili yaptığı açıklamayı destekliyoruz. Bu vesile ile buradan kendisini tebrik ediyoruz. Karma eğitim zorunlu olmasın. Karma eğitimin laiklikle hiçbir alakası yoktur. Avrupa, Avusturalya, Amerika ve Japonya'da tek cinsiyetli eğitim var. Eğitim konusunda rasyonel davranan ülkelerde her geçen gün karma eğitim zorunlu olmaktan çıkmaktadır. Ülkemizde karma eğitimin dayatılması eğitimin ideolojiye kurban edilmesidir. 28 Şubat'ta bize giydirilmiş bu deli gömleğini ne zaman çıkaracağız? Bugün bize karma eğitimi dayatanların bilimsel, psikolojik, pedagojik olarak hangi dayanakları var diye sorsak, 'Karma eğitim dışında istekte bulunmak yobazlıktır' diyecekler. Karma eğitim, bilimsel olarak değil ideolojik olarak bize dayatılmaktadır." dedi.
"Hayatları kararan, yaşamlarını yitiren gençlerimiz var"
Gençliğin sorunlarına da değinen Dinç, "Bugün yaşadığımız ekonomik buhrandan en çok etkilenen kesimler arasında gençler de yer alıyor. 3 işsizden biri diplomalı üniversite mezunu gençlerdir. Evlenmek isteyip de maddi imkânı elvermeyen gençlerimiz var. Kamu alanlarında ehliyet ve liyakat arka plana atılmış. Bu sorunlardan dolayı kurtuluşu yurt dışında arayan gençlerimiz vardır. Uyuşturucu bataklığına batmış, köprü altlarında ayakları birbirine dolanan evlatlarımız vardır. Hayatları kararan, yaşamlarını yitiren gençlerimiz vardır. Burada sadece yitirilen gençlerimiz değil aynı zamanda geleceğimizdir. Bunca sorun varken, israf programları için harcamaların yapılması kabul edilemez. Birkaç saatlik eğlence programlarına akıtılan milyon dolarlarla binlerce genç evlendirilebilir, binlerce gence çeyiz yardımında bulunulabilir veya gençlerin istihdamı için adımlar atılabilir. Gençliğin ahlaki değerlerinin erozyona uğradığı ve kendi kültürümüzü, medeniyet değerlerimizi yansıtmayan ve milyon dolarların harcandığı bu israf programlarından vazgeçilmelidir." ifadelerini kullandı.
"Dünyadaki ve Türkiye'deki krizin sebebi kapitalist sistemdir"
Dar gelirlileri derinden etkileyen ülkedeki ekonomik krize de değinen Dinç, dünyada ve Türkiye'deki krizin sebebinin kapitalist sistem olduğunu söyleyerek şunları kaydetti:"Dünyada ve Türkiye'de ekonomik krizler temelde kapitalist sistemden kaynaklanıyor. Kapitalist sistem zengin ile fakir arasındaki uçurumun boyutlarını sürekli büyütmektedir. Bu sistem zengini daha da zenginleştiren fakiri daha da fakirleştiren bir sömürü sistemidir. Krizlerin aşılması adına üretilen çözümler sermaye sahiplerini daha fazla güçlendirirken, krizin ağır faturası da toplumun geniş kesimlerine, dar gelirliler ve sabit ücretlilere kesilmektedir. Çözüm olarak enflasyon yükselince faizi yükseltiyorlar. Faiz yükseltilince milyarderler, para babaları parasını götürüp bankaya yatırıp evinde yatıyor. Para faize yatırılınca piyasadan sıcak para çekiliyor, yatırım ve istihdam ortadan kalkıyor. İstihdam ortadan kalkıyor ve o para babası servetine servet katıyor ve olan yine dar ve sabit gelirlilere oluyor. Yani bu krizin ağır faturasını sabit ve dar gelirliler ödüyor. Kapitalist sitemde her kriz onlar için bir sıçrama tahtasıdır ve onlar servetlerini daha da çoğaltmaktadırlar."