“Türkiye Yeni Yüzyılı” hakkında konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Türkiye kendi iç barışını sağlarsa, kendi sorunlarını adalet temelinde çözerse, birlik, beraberlik ve kardeşliğin hukukunu yerine getirirse; o zaman Türkiye bölgesel değil küresel bir güç olma yolunda çok ciddi mesafeler kat edebilir. Bunun olabilmesi için geçmiş yüzyılda yapılan yanlışlardan ders çıkarılıp onların tekrar edilmemesi ve yeni bazı sayfaların açılması gerekir.” dedi.
Katıldığı bir TV programında gündeme dair açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, “Türkiye Yeni Yüzyılı” hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Yapıcıoğlu, “Türkiye Yeni Yüzyılında” sivil bir anayasa, Kürd meselesi ve temel inanç hürriyeti konularına değindi.
“Vatandaşın inancıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar yaşatıldı”
Cumhuriyetin ilk yıllarında tepeden inmeci, halka rağmen halka çok ters gelen bazı şeylerin dayatıldığını anımsatan Yapıcıoğlu, “Yeni sistem merkeze alındı, halkın önemli bir kısmı tehlike olarak görüldü. Tabiri caizse vatandaşın diliyle, örfüyle, kılık-kıyafetiyle, şalvarıyla, sarığıyla, külahıyla, kadınların örtüsüyle, hepsiyle bir mücadele yürütüldü. Vatandaşın inancıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar yaşatıldı. Arapça ezan yasaklandı, camiler ahıra çevrildi, bazıları yıkıldı, bazıları satıldı, bazıları da başka amaçlarla kullanıldı. Hatta bazı camiler eğlence mekanlarına dönüştürüldü. Tüm bu olanlar insanlarda bir travmaya sebep oldu.” ifadelerini kullandı.
“Kürt meselesi ile ilgili; ret, inkâr ve asimilasyon politikaları bazı başka sorunları doğurdu”
Kürt meselesinin kardeşlik ve adalet temelinde çözülmesi gerektiğini söyleyen Yapıcıoğlu, “Kürt meselesi ile ilgili ret, inkâr ve asimilasyon politikaları bazı başka sorunları doğurdu. İşte 40 yıldır başka bir mesele ile uğraşıyoruz. Son dönemde ortaya çıkan şiddet sarmalı, sanki sorununun kendisiymiş gibi bir algı oluştu. Şiddet bir neticeymiş gibi, sanki daha önce yaşananların sonucu değil de bizatihi kendisi sorunun kaynağıymış gibi algılandı. Bu sorunun ortadan kaldırılması için de sanki sadece bir şiddet ve asayiş sorunu ortadan kalkarsa ya da bu konuda eline silah alanların bir şekilde bertaraf edilmesiyle sorun tamamen çözülecekmiş gibi algılanıyor.” şeklinde konuştu.
“Darbe anayasaları, dipçik ve silah zoruyla insanlara dayatıldı”
Darbe anayasalarının toplumda büyük travmalar bıraktığını belirten Yapıcıoğlu, “Anayasalara baktığınız zaman 1921 anayasası hariç 1924, 1961, 1982 anayasaları hepsi bir anlamda darbe anayasaları. Bu anayasalardaki temel bazı maddeler, yine dipçik zoruyla silah zoruyla insanlara dayatılan ve yine millet iradesinin tepesinde oluşmuş bazı vesayet odaklarının kurguladığı muhkemleştirdiği ve dokunulmaz kıldığı metinler olarak önümüzde duruyor. Tüm bunlara baktığımızda geçtiğimiz yüzyılda insanlığının ayaklarına pranga vurulmuş bir memleketten bahsedebilirsiniz. Milletin kendisi iç düşman olarak tarif edilip milletin kendi tarihine, örfüne yabancı hatta kendi inancına düşman bir yönetim anlayışıyla kat edebileceğiniz mesafe en fazla bu kadardır. Buraya kadar gelmek bile aslında belki onlar için bir mucize olarak değerlendirilebilir.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye ikinci yüzyılı kayıp yüzyıl olmasın”
Türkiye ikinci yüzyılı hakkında değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, “Biz diyoruz ki ikinci yüzyıl kayıp yüzyıl olmasın. Bu yüzyılda milletin inancıyla kültürüyle örfüyle kavga edilmesin. Milletin farklı unsurlarının ortak vatan, inanç ve tarih paydasında birlikte yaşaması mümkünken, neden farklılıkları bir ayrılık ya da bir kavga, düşman görme nedeni olarak görülsün ki?! İkinci yüzyılımız da kaybolmasın. Türkiye kendi iç barışını sağlarsa, kendi sorunlarını adalet temelinde çözerse, birlik, beraberlik ve kardeşliğin hukukunu yerine getirirse; o zaman Türkiye bölgesel değil küresel bir güç olma yolunda çok ciddi mesafeler kat edebilir. Bunun olabilmesi için geçmiş yüzyılda yapılan yanlışlardan ders çıkarılıp onların tekrar edilmemesi ve yeni bazı sayfaların açılması gerekir.” dedi.
“Sivil, özgürlükçü yeni bir anayasa”
Türkiye ikinci yüzyılında sivil bir anayasanın yapılması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, “Anayasalar toplumsal mutabakat metni ise toplumun inanç değerleri ile çelişen bir anayasa yapılırsa ilk düğme yanlış iliklenmiş olur. Memleketin ekonomi, eğitim gibi politikalarında da düzeltilmesi gereken çok ciddi yanlışlar var. Sivil, özgürlükçü yeni bir anayasa olmazsa olmazdır. Parlamento içinde ya da dışında bulunan bütün siyasi partiler mevcut anayasadan şikayetçi. Hemen herkesten mevcut anayasanın darbe anayasası olduğunu ve bu anayasadan kurtulmak gerektiğine dair cümleler duyarsınız. Fakat iş anayasayı değiştirmeye gelince herkesin kendine göre kırmızıçizgisi ya da mevcut anayasadan nemalanma hâli var. Dolayısıyla o anayasanın özüne, ruhuna dokundurtmuyorlar. Pansuman bazı değişikliklerle noktanın, bağlacın yerini değiştirerek ya da kendi ideolojisine göre bazı maddelerde değişiklik yapılmasını öneriyorlar. Hatırlarsanız 2012 yılında anayasayı değiştirmek için kurulan komisyonun yüz tane madde üzerindeki görüşmelerini incelerseniz, göreceksiniz ki dişe dokunur pek bir şey yok. Esaslı meselelerde hep fikir ayrılıkları çok fazla; bir şey değiştirmeyecek, suya sabuna dokunmayacak olan meselelerde mutabakat sağlamışlar. Elbette ki herkesin kendine göre kırmızıçizgileri vardır. Zaten bütün insanlar aynı siyasi görüşte, aynı çizgide olsaydı, tek bir çatı altında toplanan tek partili bir sistem olurdu.” şeklinde konuştu.
Sivil bir anayasanın oluşturulması için her kesin kırmızıçizgilerini bir kenara bırakması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:
“Biz diyoruz ki; herkes kendi kırmızıçizgisini cebinde tutsun, yuvarlak bir masa kurulsun, herkes gelsin, orada anayasa ile ilgili söyleyecek sözü ve fikri olan bütün siyasi partiler, parlamentoda olanlar ve parlamento dışında olanlar, akademisyenler, hukukçular ve STK’lar, varsa, önerilerini sunsun. Sonra bu farklı taleplerin ortak noktasının neresi olabileceğini tartışalım. Bir siyasi parti 400 milletvekili çıkarsa bile, diğer muhalefetin görüşlerini almak zorundadır.”