Röportaj: Belgin Öztürk
Yeşilçam'da büyük haksızlıklara ve vefasızlıklara uğramış, hakkı yenmiş bir emekçi kitlesi olduğunu söyleyen Mustafa Erdoğan; '
Sanatçıları sendikasız,sosyal güvencesi olmayan ve unutulan yalnız insanlara dönüştürüldüler. 'Artiz Kahvesi' Yeşilçam'a sahip çıkmak adına yapılmış bir proje o nedenle burdayız ve bu projeyi destekliyoruz' diye konuştu.
'HAKKI YENMİŞ BİR EMEKÇİ KİTLEMİZ VAR'Yeşilçam ve Yeşilçam Sineması onun içerdiği süreç ve bizim hayatımızdaki karşılığı çok önemlidir. Her insanın yaşamında önemli bir yeri olan bizim kurgu dünyamızı düşlerimizi süsleyen onu yaratan bir süreç ve hepsinin bizim üzerimizde sanatsal yaşamımızda ve kişisel gelişimimizde önemli bir katkısı var.
Ama büyük haksızlıklara vefasızlıklara uğramış hakkı yenmiş bir emekçi kitlemiz var. Sendikasız sosyal güvencesi olmayan ve unutulan yalnız insanlara dönüştürüldüler. 'Artiz Kahvesi' Yeşilçam'a sahip çıkmak adına yapılmış bir proje o nedenle burdayız ve destekliyoruz.
Ben projenin niyet olarak çok iyi bir şey başardığını henüz izlemeden söyleyebilirim. Bunun bir başlangıç olması ve bunun devam etmesini istiyorum. En azından elimizdeki değerleri korumak adına. Bir çok değerli ismi kaybettik ama yaşayanlarla birlikte olmak ve onlardan öğreneceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum.
'ANLATTIĞI HİKAYENİN MAĞDURU OLMUŞ İNSANLAR'Yeşilçam dünyadaki diğer sinema akımları ile karşılaştırıldığında çok daha naif bir tarafı var. Yeşilçam iyi bir sinema örneği. Özellikle bir masal dünyası yaratıyor olması.
Yeşilçam Sineması'ndaki bir toplumcu gerçekçi akıma da vurgu yapan yoksulu, emeği kutsayan bir tarafı vardı. Yeşilçam, bunun mağduru olmuş anlattığı hikayenin bire bir trajedisini kendisi yaşamış insanlar topluluğudur. Bunları hatırlamak hatırlatmak hakettiği değeri vermek açısından 'Artiz Kahve'sinin bir başlangıç ve öyle bir selam vermiş olacağını düşünüyorum.
'BUNUN HESABI ÖTEKİ TARAFTA SORULUR'Yeşilçam'a yapılan bir vefasızlık gerçeği var. Bunun hesabı belki öteki tarafta sorulur. Sorumlu, emeğin kıymetini bilen insanlar Yeşilçam’ın farkında. Yeşilçam memleketin fotoğrafını çekmiştir.
Yeşilçam büyük bir külliyat, içinde her şey var. Sadece bir tarafını eleştiremezsin. Ortada büyük bir emek var eleştirenler acımasızca eleştirdiler.
Çok zor zamanlarda çok zor söz söyleyen de yine Yeşilçam'dı. Bu uğurda davalar yapmış, hapis yatmış, yoksulluklar yaşamış insanlar var. Memleketin o ilkel şartlarında çok güzel yapımlar yaptılar, güzel bir masal anlattılar. Bu masalın sürdürülmesi gerekiyor.
'TÜRK SİNEMASI ÇOK İYİ YÖNETMENLER YETİŞTİRDİ'Türk Sineması şu anda iyi bir yerde bulunuyor. Özellikle son yıllarda çok iyi yönetmenler yetiştirdi ve bu yönetmenler dünyada çok başarılı oluyor. Çok gezdiğim ve dolaştığım için artık dünyada bir Türk Sineması'ndan bahsetmek mümkün.
Yılmaz Güney'lerin başlattığı çizginin sürüyor olması çok güzel. Yine toplumcu, gerçekçi, hevesli ve içeriği olan eserler üretiliyor. Örneğin şu anda bir filmimiz Oscar’da yarışıyor. Bir Nuri Bilge Ceylan’ın başarıları ortada, Ferzan Özpetek'in yaptıkları ..
'Artiz Kahvesi' aslında burdaki emekçilerin birikimi üzerine kurgulanmış. Bu binanın temelini onlar kurmuştu şimdi sürdürenlerde bu çizgiyi devam etttirdikleri için başarılılar.
'TARİHİ FİLMLERDE OYNAMAK İSTERDİM'Bir çok filmde oynamak isterdim. Susuz Yazda , Umut'ta oynamak isterdim, Yılmaz Ağbi'nin filminde. Cüneyt Ağbi’nin bir çok filminde olmak isterdim. Özellikle tarihi filmlerde.. 'Mesela bana deseydi ki; şu sahneyi sen yap, tören sahnesi olabilir, bu bir savaş sahnesi olabilir o zaman dansçılarımla o sahneyi canlandırmak isterdim.'
'DAMDAN ÇIKIPTA FİLM İZLEYEBİLİYORDUK'Biz çocukken bizim bir yazlık sinemamız vardı Yılmaz’ın Vizontele’de yaptığı bir gerçek. Karakterler de biziz zaten. Sanatla ilişkimiz orda yine Yeşilçam sayesinde başlıyor. ‘Düşünsenenize sadece bir sinemanız var, televizyonun olmadığı bir dönemde büyüdük biz’..
Yazlık Sinema'da damdan çıkıpta filmi izleyebiliyorduk ve her zamanda bir tane locamız vardı. Hakkari’ye gelen bütün filmleri defalarca izlerdik.Film gelir bir hafta kalırdı aynı filmi her gece izlerdik. Artık replikleri ezberlemiştik. Bizim sanata ilgimiz o dönemlerde başladı. Sinema bizim yaşamımızın içinde bir şey.
Aslında biz sinemanın içinde yaşıyorduk oradan başladı. Daha sonra dans İlkokulda halk dansı üniversitede diğer dans disiplinleri, bu şekilde biz kurguladık yaşamımızı.
'YOLUN BAŞINDAYIZ'Henüz yolun başında sayılırız. Şu an topluluğumuz Dünyanın en büyük dans gruplarından biri hem sayısal olarak hem turne kapasitesi olarak en büyüklerden biriyiz.
Türkiye'de dört tane okulumuz var. Yurtdışında da okul açıyoruz. Türkiye’nin dans birikimiyle başka ülkeler Rusya, Amerika, İngiltere düşünüldüğünde biz biraz daha ileri gitmeyi hedefliyoruz. Topluluğun başarısı bizi kesmiyor. Orada okullar açarak, dansçılardan proje üretmek.
Tamamen Amerikalıların oynadığı tamamen Hollandalıların oynadığı projeler yapmak ve onlara kareografi götürmek o zaman işte başlamış sayarız kendimizi.