Aslan'ın yanmış bedeni 13 Şubat 2015 günü suçu beraberindeki iki kişiyle işlediğini itiraf eden kişinin jandarma ekiplerini olay yerine götürmesi ile bulundu.
Özgecan Aslan cinayetinin ortaya çıkması Türkiye çapında olayın ortaya çıktığı gün ve takip eden günlerde öfkeye ve gösterilere yol açtı. Binlerce kadın, kadınların tecavüzüne, şiddet görmesine ve öldürülmesine hükumetten yeterli tepkinin gelmemesiyle bu durumun normalleşmesi gerekçesiyle sokaklara döküldü. Gösterilerde kadına karşı şiddetle ilgili daha güçlü tedbirlerin alınması istendi. Olay sosyal medyada da büyük ilgi gördü ve ülke çapında pek çok gösterinin düzenlendiği 16 Şubat günü "Kara Pazartesi" olarak anıldı ve kadınların yaşadıkları taciz olaylarına sessiz kalmayarak anlatmaları istendi.
YAŞAM ÖYKÜSÜ
Özgecan Aslan, Mersin'de 22 Ekim 1995 târihinde, aslen Tuncelili ve Alevi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Mersin'in Tarsus ilçesindeki Çağ Üniversitesi'nde Psikoloji bölümünde okumaktaydı.
Olayın öncesi
Özgecan Aslan, Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1'inci sınıf öğrencisiydi. Mersin'de doğup büyüdü ve psikolog olmak istiyordu. Ailesi onu bu konuda destekledi. Özgecan, okuduğu vakıf üniversitesinden yüzde 50 burs kazanmasına karşın annesi Songül Aslan, kızının eğitimi için kendisine bir iş buldu. Özgecan'ın planları arasında yaz tatillerinde Kuzey Kıbrıs'ta bir otelde çalışmak da vardı. Böylelikle kendisi de eğitimi için bir miktar para kazanarak ailesine yardımcı olabilecekti.
Cinayeti işlediğini itiraf eden Suphi Altındöken ve ona cinayette yardım eden babası ise Tarsus'un zengin ailelerinden biriydi. Kuyumculuk işlerinde iflas ettikten sonra baba ve oğul minibüs şoförlüğü yapmaya başladılar. Baba Necmettin Altındöken'in de olaydan önce polis kayıtlarında kaçakçılıktan sabıkası olduğu ve kısa süre önce bir trafik kazasına karıştığı belirlendi.
Özgecan'ın arkadaşlarının iddiasına göre minibüslere binmek her zaman zordu. Yolculuk sırasında aynalardan bakan şoförler ve yolcular tarafından sürekli izlenmeleri bu yolu kullanmak zorunda olan öğrenciler arasında korku yaratıyordu.
Cinayet ve zanlıların yakalanması
Cinayetin yaşandığı 11 Şubat 2015 tarihinde Özgecan Aslan, okuldan çıktıktan sonra Tarsus'ta bir alışveriş merkezinde arkadaşıyla birlikteydi. Alışveriş merkezinde arkadaşından ayrıldı ve ikamet ettiği Mersin'e gitmek için şehirlerarası sefer yapan minibüse bindi. O saatten sonra Özgecan Aslan'dan haber alınamayınca 11 Şubat 2015'te ailesi tarafından polise kayıp olduğu yönünde dilekçe verildi. Bu tarihten itibaren, kayıp olan Özgecan Aslan’ı arayan jandarmanın, kendilerine yol soran bir minibüsten şüphelenmesi üzerine yapılan aramada minibüsün içinde kan izlerine rastlandı. Jandarma bu kişileri yakaladı. Ancak yapılan sorguda bir sonuca varılamadı ve şüpheliler serbest bırakıldı.
Minibüste bulunan kadın şapkasının Özgecan Aslan’a ait olduğu Özgecan'ın babası tarafından teşhis edilmesi üzerine Jandarma, minibüsü yeniden incelemeye aldı. Yeniden sorguya alınan 2 şüpheli, (Suphi Altındöken'in baba ve arkadaşı) cinayeti itiraf ettiler ve 3. bir kişinin de kendilerine yardım ettiklerini söylediler. Böylece 3. kişi Suphi Altındöken'in aranması süreci başladı.
Haberlerde ve minibüs şoförünün ifadesinde yer alan bilgilere göre şoför Suphi Altındöken, Mersin’e D-400 karayolundan gitmesi gerekirken güzergah değiştirerek Tarsus - Mersin Otoyolu'na doğru saptı. Sürücünün güzergahını değiştirmesinden ‘kaçırılıp başına kötü bir şey geleceğini’ anlayan ve tepki gösteren Özgecan, şoförle tartıştı. Tecavüz girişiminde bulunan Suphi Altındöken'e Özgecan biber gazı kullanarak engel olmaya çalıştı. Ancak bunun ardından Suphi Altındöken tarafından birkaç kez bıçaklandı ve demir çubukla öldüresiye dövüldü. Tarsus'a geri dönen zanlı olayı babasına ve bir arkadaşına anlattı ve yardım istedi. Üç kişi olay yerine döndüler ve Özgecan Aslan'ın cesedini ormanda ateşe verdiler. Özgecan'ın direndiği sırada zanlı Suphi Altındöken'in yüzüne tırnaklarını geçirmesi nedeniyle bu üç kişi Özgecan'ın ellerini keserek, olası bir DNA tespitinde bir eşleşmenin önüne geçmek istediler. Özgecan'ın tecavüze uğrayıp uğramadığı hakkında ise yapılan araştırmalar sonucu belli olacak.
Zanlıların tümünün yakalanmasından sonra polise verdikleri ifadeler sonucu Özgecan'ın cesedi, Cinderesi yatağında yüzünün ve vücudunun bir bölümü yanmış halde bulundu. Tarsus Devlet Hastanesi'ne kaldırılan ceset yandığı için kimlik tespiti Özgecan'ın kıyafetleri üzerinden yapılabildi.
Soruşturma ve dava aşaması
Yakalanan Suphi Altındöken, Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre suçunu itiraf etti ve babası ile arkadaşının kendine yardım ettiğini söyledi. Altındöken sorgu sırasında çok soğukkanlı ve sakin bir tavır sergiledi.
Türk hukuk sistemine göre davanın başlayabilmesi için şüpheliyi savunacak bir avukat olması gerekiyor. Ancak, Mersin Barosu'nun 1.600 avukatı "böyle bir caninin yanında olmak istemediklerini" beyan etti ve baro da davaya avukat vermeyi reddetti. Sorgulama aşamasında yer alan iki avukattan birisi şüphelilerin akrabası, diğeri de olayın iç yüzünü öğrendikten sonra desteğini çeken bir avukat olunca şüpheliler mahkemeye gönderilemedi.
16 Şubat 2015 günü şüpheli Suphi Altındöken, ifadesinde değişikliğe giderek cinsel saldırı niyeti olmadan ve alkol etkisi altında bu suçu işlediğini söyledi. Altındöken, amacının Özgecan Aslan'ı kısa yoldan eve götürmek olduğunu, ancak Özgecan kendisine saldırınca onunla konuşmak için aracın arkasına doğru gittiğini söyleyerek ifadesini değiştirdi.
Özgecan'a ait otopsi raporu olduğu iddia edilen bilgiler 22 Şubat 2015 tarihinde basında yer almıştır. Hazırlanan iddianamede katil zanlıları için ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istenmiştir. İddianame 14 Nisan 2015 tarihinde Tarsus 1’ nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davaya bakan savcı iddianamede cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İlk duruşma 12 Haziran 2015 tarihinde gerçekleştirildi. Duruşma Tarsus Adliyesi’nin konferans salonunda yapıldı. 10 saat süren duruşmada alınan ara kararda sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, Fatih Gökçe’nin cinsel saldırısı hakkında ek iddianame talebinin kabulüne, avukat sanıkların sonraki ifadelerinin tutuklu kaldıkları cezaevlerinden görüntülü alınmasına ve bir sonraki duruşmanın 9 Eylül 2015 tarihine ertelenmesine karar verildi. 3 Aralık 2015'te gerçekleşen duruşmada Ahmet Suphi Altındöken 27, Fatih Gökçe ise 24 sene hapis cezasına çarptırıldı.
Tepkiler
14 Şubat 2015 akşamı Türkiye'nin birçok yerinde kadın cinayetlerini protesto eden gösteriler düzenlenmiştir. Ayrıca yurt dışında da çeşitli tepkiler görmüştür.
Anısına
Türkiye Jokey Kulübü tarafından Mersin'de öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan anısına 8 Mart 2015 tarihinde Dünya Kadınlar Günü kapsamında kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla koşu düzenlendi. Yarışı jokey Uğur Polat'ın bindiği 'Sonkalelim' adlı at kazandı.
2015 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilecek olan Uluslararası İyilik Ödülünün Özgecan Aslan'ın babası Mehmet Aslan'a verileceği açıklandı.
2014-15 sezonunda Avrupa Bayanlar Voleybol Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu elde eden Eczacıbaşı voleybol takımı başkanı Faruk Eczacıbaşı kupa sonrasında yaptığı açıklamada "Bu şampiyonluğu başta Özgecan kızımız olmak üzere tüm şiddet gören kadınlarımıza adıyoruz. Türk kadınının maruz kaldığı şiddet ve cinayetlerle değil başarılarıyla anılmasını istiyoruz." dedi.
1 Mayıs 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özgecan'ın ailesini Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti.
7 Mayıs 2015 tarihinde İstanbul Çekmeköy'de Özgecan'ın isminin verildiği bir park Fenerbahçe futbol takımı sporcu ve teknik heyetininde katıldığı bir törenle açıldı.