Sultan Abdülmecid'in torunu, Hanedan sürgününün son tanığı Bilûn Hanım Sultan (Alpan) Osmanoğlu (1918-2019) Beyrut'ta tedavi gördüğü hastane de vefat etti.
Bilun Hanımsultan, Sürgün Kanunu’nun kapsamına giren ve 1924 Mart’ında İstanbul’dan kalkan tren ve gemilerle vatanı terk etmeye mecbur bırakılan 155 kişiden hayatta olan son kişiydi. Onun vefatıyla 1924 sürgününün son şahidi de vefat etmiş oldu.
Bilun Hanımsultan 1918 yılında İstanbul’da doğdu. Sultan Abdülmecid Han’ın tahta geçmeyen oğullarından Şehzade Mehmed Burhaneddin Efendi’nin oğlu Şehzade İbrahim Tevfik Efendi’nin kızı Fatma Zehra Sultan’ın kızıdır. Sürgün sırasında 29 yaşında olan Fatma Zehra Sultan, zevci Selami Süleyman Alpan ve kızı 6 yaşındaki Bilun ile önce gemiyle Köstence’ye, oradan Bükreş’e gitti. Orada 6 ay kadar oturduktan sonra Fransa’ya geçtiler. 1 sene Paris’te, 1.5 sene de Nice’de yaşadılar. Damad Selami Süleyman Beyefendi’nin babası Kazım Paşa Hayfa’daki evini onlara verince oraya naklettiler. Daha sonra da Beyrut’a yerleştiler. Fatma Zehra Sultan 1965’te İstanbul’da vefat etti. Kabri Çemberlitaş’ta Sultan İkinci Mahmud Han Türbesi haziresindedir.
Osmanoğulları nasıl sürgün edildi?
Osmanoğulları için resmî ismiyle "Hilâfetin ilgâ ve Hanedan-ı Osmanî’nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair 3 Mart 1340 (1924) tarih ve 431 numaralı Sürgün Kanunu"nun çıktığı 3 Mart 1924 günü, son padişah Sultan Mehmed Vahîdeddin Han, son halife Abdülmecid Efendi ve şehzade unvanını taşıyan 35 kişiyle birlikte ailenin toplam 37 erkek üyesi bulunuyordu. Sadece saltanat davası güdebilecek bu 37 kişiyi kapsaması beklenirken bizdeki sürgünün kapsamı, başka ülkelerdekinden farklı olarak çok geniş tutulmuştu. Sultan denilen padişah ve şehzade kızları (42 kişi), bu sultanların sultanzade denilen erkek (16 kişi) ve hanımsultan denilen kız çocukları (15 kişi), ayrıca padişah, halife ve şehzadelerin zevceleri (27 kişi, aslında bu kategoride olanlar, mecbur olmadığı halde gidenler sebebiyle daha çoktur) ve sultanların zevçleri (18 kişi) ile birlikte kanunun saydığı kişi sayısı asgari 155’e ulaşmaktaydı. Aralarında Seniha Sultan gibi 72 yaşında pir-i fani olan da vardı, Melike Hanımsultan gibi annesinin kucağında 15 günlük bebek olan da. Sultan çocuklarından evli olanlarının zevç ve zevceleri de kanunda açıkça belirtilmediği halde sürgün edilmiştir. Yine kanunen sürgüne gitmesi gerekmediği halde, çocuklarından ayrılamayan anneler, annelerinden ayrılamayan çocuklar, kızı ölmüş bulunduğu için torunlarıyla giden anneanneler, kalfa, ağa, mürebbiye, muallim gibi efendilerinden ayrılamayan ve bendegân denilen hizmetlilerle birlikte gerçek sürgün sayısı 250’yi buluyordu.
Sürgün Kanunu
Sürgün Kanunu 13 maddeyi ihtiva ediyordu. 3. maddede “İkinci maddede mezkûr kimseler işbu kanunun ilanı tarihinden itibaren azami on gün zarfında Türkiye Cumhuriyeti arazisini terke mecburdurlar” deniyordu. Ancak kanun kapsamına giren hanedan üyeleri ve mensuplarından, o sırada hasta yatağında yatmakta olan Sultan Beşinci Murad Han’ın kızı Fatma Sultan ile eşi ve üç çocuğu hariç hiçbirisi sözü edilen 10 günlük süreyi kullanamamışlardır. Kanun, 6 Mart 1924 tarihli Resmî Cerîde’de (Gazete’de) yayınlandığına göre vatanı terk için son gün 15 Mart olmalıydı. Halbuki Halife Abdülmecid Efendi’ye, daha kanunun Meclis’te kabul edildiği gün, gece yarısı tebliğ yapılıp oğlu Ömer Faruk Efendi, kızı, zevceleri ve üç kişilik maiyetiyle 4 Mart sabahı Dolmabahçe Sarayı’ndan alınarak otomobil ile Çatalca’ya getirilip Simplon Ekspresi’ne bindirildiler. Vatanı terk için kanun kapsamındaki bütün kişilere 4 Mart günü tebliğ yapılarak şehzadelere 6 Mart akşamına kadar, sultanlara ve diğerlerine ise 1 hafta mühlet verilmişti. Pasaportların zamanında hazırlanamaması, Mısır’a gitmek isteyenlere İngiltere Sefaretinin vize vermemesi, tren ve gemilerin kalkış saatlerinin getirdiği kısıtlamalar gibi sebeplerle verilen bu mühletler birkaç gün uzamıştı. Yine de 12 Mart günü bittiğinde, o sırada zaten yurt dışında olanlar ile Fatma Sultan ve ailesi haricinde, kanunun saydığı kişilerin tamamı vatan topraklarını terk etmiş bulunmaktaydı.
Bilun Hanımsultan’ın sürgün yorumu
Bilun Hanımsultan 2017 yılında hayatını konu alan “Bilun-Sürgünün Son Tanığı” belgeseli için şunları söylemişti: “Sürgün çirkin bir kelime. Memleketime kızgın değilim, sadece kırgınım. Küçüktüm ama kötü bir şeyler olduğunu hissettim. Sürgün günü büyükbabam, büyükannem, halam var mıydı bilmiyorum. Ve tabii iskelede kalan diğer insanlar, hepsi ağlıyorlar. Bana da diyorlar ki herkes nezle olmuş. İnanmış gibi yapıyorum.”
Cenaze töreni
Bilun Hanımsultan, 18 Ocak 2019 tarihinde öğle namazını müteakip Al-Basta al-Tahta Camii’nde kılınacak cenaze namazından sonra Beyrut’ta Bashura Mezarlığına defnedildi.