Takır, tedavide diz içerisine çeşitli enjeksiyonların yapılmasıyla hastaların fayda görebildiğine işaret ederek, "Yoğunlukla sodyum hyalüronat veya kortizon ilaçlarının diz içerisine enjeksiyonları yapılarak hastanın akut dönemdeki atak ağrıları ve beraberinde görülebilen iltihabın azaltılması yaklaşımları klinikte uygulanabilmektedir. Ancak bu uygulamalar her hastaya yapılamamakta ve hastalığı kesin tedavi etmemektedir." diye konuştu.
"Hidrojen sülfür vücudun ürettiği gaz yapılı bir madde"
GRÜ Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Kürşad Aytekin ile yürüttükleri çalışmada hidrojen sülfürün bu hastalığın tedavisindeki yerini araştırdıklarını anlatan Takır, hidrojen sülfürün vücudun ürettiği gaz yapılı bir madde olduğu bilgisini verdi.
Takır, vücudun bu gaz yapılı maddeyi fizyolojik koşullarda ürettiğini ve doğada da bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Fizyolojik koşullarda plazmada 1 milimolar civarında bulunmaktadır. Çeşitli çalışmalarda diz ekleminde de hidrojen sülfürün üretildiği gösterilmiştir. Biz bu noktadan hareketle diz içerisine hidrojen sülfürü uyguladığımızda kireçlenme hastalığının ilerlemesini durdurabilir miyiz? Bir şekilde bu hastalığın gelişimini engelleyebilir miyiz? Diye düşündük."
Bu amaçla cerrahi yöntemle deney hayvanlarında kireçlenme oluşturduklarını dile getiren Takır, "Hayvanların sol dizlerinde kireçlenme yaptık, sağ dizlerini ise sağlıklı kontrol olarak tuttuk. Kireçlenme oluşturduktan sonra hayvanlarda semptomların gelişmesi için 4 hafta süre ile bekledik." ifadesini kullandı.