Lenf sıvısını taşıyan lenf kanallarının yapısının bozulmasıyla ortaya çıkan ve özellikle kol ve bacaklarda aşırı şişkinlikle kendi gösteren fil hastalığının (lenfödem) meme, karın içi veya pelvik organ kanserlerine bağlı ameliyatlardan sonra ortaya çıkabileceği belirtildi.

Kanser cerrahisi ardından 'Fil hastalığı' uyarısı

ANKARA / AA - Anadolu Lenfödem Derneği tarafından, Dünya Lenfödem (Fil Hastalığı) Farkındalık Günü kapsamında, Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Kültür Merkezi'nde program düzenlendi. Dernek Başkanı Prof. Dr. Pınar Borman, yaptığı konuşmada, fil hastalığının beyaz kan denilen dolaşım yetersizliğinden kaynaklı bir hastalık olduğunu ve erken tedavi edilmediğinde hayatı tehdit eden sorunlara yol açabildiğini söyledi. Hastalığın doğumsal olarak çocuklarda lenf damar sistemindeki bozukluklar ya da erişkinlerde çoğunlukla kanser cerrahileri ve radyoterapilere bağlı olarak ortaya çıktığını belirten Borman, en çok kollarda veya bacaklarda şişme ile kendini gösterdiğini ifade etti. Prof. Dr. Borman, kanserli hastalarda erken tanı ve gelişmekte olan başarılı tedavi yöntemleri ile sağ kalım oranları ve sürelerinin arttığını vurgulayarak, "Ancak bu süreçte özellikle meme kanseri ve yumurtalık, rahim, rahim ağzı kanserleri sonrasında ortaya çıkan fil hastalığı, hastaların durumlarını olumsuz yönde etkileyip yaşam kalitelerini bozuyor." dedi. Lenfödemin, erken tanı ve tedavisinin çok önemli olduğuna işaret eden Borman, en ideal tedavinin hastalığın oluşmadan önlemek olduğunun altını çizdi. Borman, "Bu amaçla başta kanser cerrahileri olmak üzere ameliyat öncesinde hastalar lenfödem hakkında bilgilendirilmeli, erken tanı ve farkındalık eğitimi ile fiziksel tıp ve rehabilitasyon polikliniklerine yönlendirilmeli. Hastalar gözle görülebilen şişlikleri gelişmeden önce kol ya da bacaklardaki ağırlık hissi başladığında hekime başvurmalı." uyarısında bulundu.

Prof. Borman, gelişmiş ülkelerdeki verilere göre, ameliyat ve sonrasında yaklaşık her 5-6 hastadan birinde lenfödem geliştiğini söyledi. Sadece meme kanseri sonrası değil karın içi veya pelvik organ kanserlerine bağlı ameliyatlardan sonra da fil hastalığının ortaya çıkabileceğini belirten Borman, rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanserleri ya da bazı cilt kanserleri sonrasında da lenfödem görülebildiğinin altını çizdi. Borman, "Yurt dışı kaynaklara göre, bu tarz kanser cerrahileri sonrası lenfödem gelişme riski yüzde 50-80 arasında." dedi. "Çocuğun kendine güveni azalıyor" Dernek 2. Başkanı Prof. Dr. Figen Ayhan da çocuklarda da doğumsal olarak görülebilen hastalığın ilerlediğini belirterek, "Bu durumda geri dönüşü olmayan deri değişiklikleri, uzuvlarda filleşme gelişiyor. Özellikle çocuklar bu durumdan çok olumsuz etkileniyor." diye konuştu.

Çocukların ayakkabı ve kıyafet giymekte zorlandığını ve uygun ayakkabı, giysi bulamadıklarını anlatan Ayhan, bu çocukların görünümlerinden ötürü arkadaşları tarafından alay konusu olabildiğini söyledi. Ayhan, "Ergenlik döneminde cinsel organları etkilenen çocuklarda yaralar ve enfeksiyonlar gelişebiliyor. Çocuğun kendine güveni azalıyor, depresyona varan psikososyal sorunlar ortaya çıkabiliyor." açıklamasında bulundu. Fil hastalığı tedavisinde, fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimi yanında fizyoterapist, psikolog, cerrah, onkolog, dermatolog, çocuk hastalıkları uzmanı ile birlikte bir ekip işi olduğunu belirten Ayhan, "Tedaviyi üstlenmek özel masajları, bandajları yapmak hatta yaraları tedavi edebilmek ve hastaların takibi için haftalar süren özel eğitim gerekli." diye konuştu. Hacettepe Üniversitesinde de 2015'te Lenfödem Uygulama Araştırma Merkezi kurulduğunu aktaran Ayhan, bu merkezde dünyada erken tanıda ve takiplerde çok önemli yeri olan ve Türkiye'de sayılı merkezlerde bulunan cihazıyla kanser cerrahisi sonrası fil hastalığının dakikalar içinde teşhis edilerek, tedaviye başlandığını sözlerine ekledi. "Kendimi iyi hissediyorum" Lenfödem tedavisi gören Fikret Arı da AA muhabirine yaşadıklarını anlattı. Toplardamardaki kanın kalbe doğru değil ters yöne akması sonucu meydana gelen ve venöz yetmezlik olarak tanımlanan sağlık sorunu bulunduğunu belirten Arı, bilek ve kasıklarının ardından son dönemde bacaklarında da sıkıntı yaşadığını, ağrı duyduğunu, hareketlerini kısıtlayacak şişlik görüldüğünü söyledi. Bu sorunlardan ötürü yürümekte zorlandığını, ağrı nedeniyle yaşam kalitesinin düştüğünü dile getiren Arı, "Yaklaşık 10 yıldır hastayım. Yatarak ve ayaktan olmak üzere iki kez tedavi gördüm. Şimdi tedavi sonrasında yaşamım değişti, rahatladım, artık uzun mesafe yürüyebiliyor, çorabımı giyebiliyorum, kendimi iyi hissediyorum." ifadeleriyle duygularını anlattı. Hasta ve hasta yakınlarının da katıldığı programda, hastalara tedavi yöntemlerine ilişkin bilgilendirme yapıldı ve uygulamalı egzersiz örnekleri gösterildi.
OGÜNhaber