Fotoğraf merakı 12 yaşında başladı
AA muhabirine konuşan Nakipoğlu, fotoğraf merakının 1960 yılında, henüz 12 yaşında başladığını söyledi. O yaşlarda fotoğraf makinesi olmadığı için negatiflerden fotoğraf baskısı yaptığını anlatan Nakipoğlu, ilk fotoğraf makinesini okul harçlıklarını biriktirerek aldığını belirtti.
Fotoğrafla birlikte her türlü sanat faaliyetinin kendisinin hayat biçimi olduğunu aktaran Nakipoğlu, fotoğrafın anıları kayıt altına aldığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Fotoğraf, geçmişte tüm yaşanan olayların, giyim, kuşam ne varsa bütün bunların hepsinin günümüze aktarılmasıdır. Yani 100 yıl önce insanların neler kullandığını, neler yaptığını, neler giyindiğini, nasıl bir ortamda yaşadığını fotoğraflarla görebiliyoruz. Sokaklar, caddeler, tarihi yapılar, ne var ne yoksa hep fotoğrafa dair."
Küçük yaşlarda arkadaşlarının boş zamanlarda maç yaptığını, okul sonrası kahvehanelere ya da oyun salonlarına takıldığını aktaran Nakipoğlu, kendisinin arkadaşlarının aksine fotoğraf çektiğini, tiyatro çalışmalarına vakit ayırdığını vurguladı.
İlk karanlık odası annesinin çeyiz sandığı
Annesinin çeyiz sandığının kendisinin ilk karanlık odası olduğunu aktaran Nakipoğlu, şunları söyledi:
"Annemin çeyiz sandığı benim ilk karanlık odam oldu. Bir örneğini buradaki müzeye koydum. İçindeki eşyaları çıkardım kenara koydum. Birinci banyoyu erittim, ikinci banyoyu erittim. Kimyasalları önceden hazırlamak lazım, biraz da bekletmek lazım ki çöksün, durulsun. 20-22 civarında da derecesi olması lazım. Karanlık odanın olmazsa olmazı da kırmızı ışıktır. Filmin ışıktan etkilenmemesi lazım. Pilli fener aldım, önüne kırmızı jelatin bağladım. İşte karanlık odanın kırmızı ışığı."
Daha sonra okulda fotoğraf kulübü ile karanlık oda kurduğuna ve bu durumun kendisini belli bir olgunluğa eriştirdiğine işaret eden Nakipoğlu, evliliğinin ardından bir karanlık oda da evine kurduğunu dile getirdi.
"Benim hayatımda çok hatıralarım var. Her makineyi lensiyle bir insanın gözü, arkasındaki film yuvasıyla da hafızası kabul edin." diyen Nakipoğlu, fotoğraf karesinin tek karede dünya olduğunu ifade etti.
Kendisindeki makinelerin yanı sıra satın aldığı makinelerle müzeyi açtığına, 900 makinenin zaman içinde bin 250'ye ulaştığına dikkati çeken Nakipoğlu, şöyle devam etti:
"900 makineyi ben satın alma yoluyla temin etmiştim. Burayı kurdum ama daha sonra ilaveler yaptım. Müzenin kurulmasının ardından dükkanını kapamış, 'Ben bu makineleri ne yapacağım.' diyenlerin makinelerini buraya koyduk. Sahibi rahmete ermiş, vasiyet etmiş, 45 yıl önce dükkan sattığım bir fotoğraf stüdyosu makineleri müzeye getirildi. Bu şekilde çok sayıda kişi makinelerini buraya getirdi. Böyle böyle bin 250 fotoğraf makinesi oldu. Burada şu anda 70 farklı ölçüde vitrinim var. Makineler bu vitrinlerde özenle sergileniyor."
Nakipoğlu, müzeyi İstanbul'un tarihi yarımadasında satın alacağı bir binaya taşımaya niyetli olduğunu ancak müzenin bir bölümünü yine okulda bırakacağını kaydetti.
123 yıllık fotoğraf makinesi müzede sergileniyor
İş adamı Hilmi Nakipoğlu, müzedeki makinelere ilişkin şu bilgileri verdi:
"En yaşlı makinem 123 yaşında. 1896 yılının kocaman makinesi. O dönemlerde ne kadar büyük makineniz var, o kadar büyük fotoğraf baskısı yapabiliyorsunuz. Çünkü o yıllarda büyütme tekniği yok. Şimdi 1890'lı yıllarda dünyada yaşanan özellikle kendi bölgemizde yaşanan, ne başladı; Balkan Savaşları başladı, 1897 yılında Balkanlar'dan Türkiye'ye göçler başladı. İnsanın aklında hep savaşlar kalır, barışların hiçbiri kalmamıştır. Balkan Savaşları sonra Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı, Cumhuriyetin kazanımı için verilen mücadeleler ve Cumhuriyetin kazanımı, İkinci Dünya Savaşı. Günümüze kadar bu makineler bu anlamda bütün anıları dokunduğunuz zaman anlatmak zorunda. Çünkü kesinlikle bu makinelerin her birisi çok olaylara şahitlik yapmışlardır. Tabii içinde barışlar da vardır."
8 milimetrelik "casus kamera"
Casus kameraların, müzedeki en dikkati çeken makinelerin başında geldiğini dile getiren Nakipoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"8 milimetrelik çok ince ve küçük filmlere fotoğraf çeken, o dönemlerde de casusların kullandığı makineler müzemde var. Mesela, çakmak gibi duran makineler var, dolma kalem türünde olan var, soğuk içecek kutuları gibi o tür kutular var. Ancak bunların her biri fotoğraf makinesi. Karşıdaki şüphelenmeden o anda fotoğraf çekebilmek için yapılmış. Fotoğraf makineleri nasıl ihtiyaçtan dolayı icat edilmişse, casus kameralar da ihtiyaçtan dolayı küçültülmüştür."
Nakiboğlu, müzeye kendisinden sonra da sahip çıkılmasını istediğini, çocukları ve torunlarının da müzeye ilgi gösterdiğini belirterek, "Ben buraya nasıl sahip çıkıyorsam çocuklarım da öyle sahip çıkacak. Oğluma bir gün 'Oğlum, benden sonra ne yapacaksınız müzeyi?' diye sordum. Oğlum, şaka amaçlı, 'Baba ya paylaşırız, ağabeyimle paylaşırız.' dedi. O laf bile beni tedirgin etti." dedi.
Maddiyat bir yana 30 yıl emek harcayarak müzeyi oluşturduğunu kaydeden Nakiboğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu makineleri ben almış olabilirim ama gelirseniz sizin, gelmezseniz benim. Buraya sahip çıkılması gerekiyor. Buraya servet verseler vermem. Çocuklarımın hangisini verebilirim, benim gibi kim bakabilir? Arabaya taş, ben bu yola baş koydum."
Bakırköy'deki Nefus Nakipoğlu Özel Eğitim Uygulama Okulu'nun dördüncü katındaki Kamera Müzesi, hafta içi 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.