Teknoloji ilerlerken yaşamlarımız da yeniliklere paralel olarak dönüşmeye devam ediyor. Modern dünya bizleri hala şaşırtmaya devam ediyor. Ancak zihnimiz, ruh halimiz, kişisel yolculuklarımız ne durumda, kendinize sormaya vakit bulabiliyor musunuz? Kendimizi tanımak konusunda ne kadar ilerleyebildik? Bilinçaltınızı keşfe hazır hissediyorsanız, sizler için 8 muhteşem psikoloji kitabı önerisi hazırladık.

2018 Yılının En İyi 8 Psikoloji Kitabı Önerisi

Kendinizi tanımak ve benliğinizi keşfetmek gibi konularda Jung’un görüş ve önerileriyle insanın iç dünyasını keşfetmeye hazır olun. “Keşfedilmemiş Benlik”, bilinç ve bilinçdışı kavramlarını, metafiziği, öze dönüşü, materyalizmi, din olgusunu, Tanrı ve devlet kavramlarını ele alan harika bir psikolojik serüven kitabı. Kendinizi tanırken her şeyin sizin elinizde olmadığını, bilinçaltınızın oyunlarını, size öğretilenleri ve farkında olmadığınız benlik gerçeklerini Carl Gustav Jung ile gözlemleyeceksiniz.

1983’ten günümüze dek defalarca baskı yapmış olan bu kitabın arkasındaki yazı kitabın içeriğini muhteşem bir şekilde gözler önüne serer nitelikte: “Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar.” Engin Geçtan’la kirpi ve insan imgeleri üzerine harika bir yolculuk için “İnsan Olmak” kitabına mutlaka göz atmalısınız.

21. yüzyılda adından çokça bahsettiren Yuval Noah Harari, bundan önceki kitapları “Sapiens” ve “Homo Deus” ile pek çok okuyucunun ilgisini çekmeyi başarmıştı. “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” adlı kitabı da teknolojinin hayatlarımızdaki etkisini ve insanlığın yaşadığı değişimleri size aktarmak için raflarda yerini aldı. Özel hayatın sınırlandığı, her türlü veriye kolayca erişilen, robotların gücünden korkulmaya başlanan 21. yüzyıl bize neler getiriyor? Peki ya insanlık bu getirilere gerçekten hazır mı?

Henüz Türkçe çevirisiyle kitapçılarımızda yer almayan Advice Not Given: A Guide to Getting Over Yourself; Mark Epstein’in psikanaliz ve psikoterapi alanında kişisel deneyimlerini ve tavsiyelerini içeriyor. Hastalarına herhangi bir ideolojiyi kabul ettirme amacı olmayan Epstein, yalnızca kendi kişisel ve klinik deneyimlerini Budist bakış açısıyla harmanladığı bu kitabında; ego, değer yargıları, duygular ve kısaca hayattaki her şey hakkında size yeni bir kapı aralayacak.

Profesör doktor Nevzat Tarhan’dan stresi mutluluğa çevirmenin sırlarını öğrenmeye ne dersiniz? Çevreden gelen tüm etkiler bizleri psikolojik ve fizyolojik olarak büyük ölçüde etkilemektedir. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak insan dengesini koruyan sistemler, uyumu sağlamak ve sürdürmek için sürekli çaba harcarlar. Bu çabaların yetersiz kaldığı noktada da stres ortaya çıkar. Stresi mutluluğa çevirmek ise sadece bizim elimizdedir.

Freud, bu kitabında tamamen bilinçaltına inen bir rota çizer. Freud’a göre psikanaliz nedir, bilinçaltımız nasıl şekillenir, dışarıya nasıl yansır, karakterimiz üzerinde nasıl bir rolü vardır? Tüm bu soruların cevapları “Psikanaliz Üzerine” adlı kitabın sayfaları arasında gizli. “Bu kez, benim başlıca kaygım dış görünüşlere hiçbir şey feda etmemek ve psikanalizi basit, tamamlanmış, bitirilmiş bir bilim olarak sunmaktan kaçınmak olmuştur. Ne sorunların üstünü örtmek, ne boşluklarını ve belirsizliklerini saklamak için çalıştım. Başka hiçbir bilim alanında insan böyle bir alçakgönüllülükle övünme gereği duymaz; aslında bu doğal bir şeydir ve kamu, bilgin yönünden başka türlüsünü de beklemez.” Sigmund Freud

Doğan Cüceloğlu, modern psikolojiyi kendi dilimizce, kendi toplumumuzca, kendi bilim adamlarımızın katkılarıyla, yerel bir kompozisyonda sizlerle buluşturuyor. “İnsan ve Davranışı” on beş bölümden meydana geliyor ve her bölüm bizi kendimiz hakkında daha çok bilgilendirerek, Türk kültürü ve davranış biçimlerini daha çok irdeleyerek psikolojinin karmaşık düzenini çözmek adına bir adım daha öteye taşıyor.

Michel Foucault, bu kitabında deliliğin çok normal bir durum olarak varsayıldığı Orta Çağ döneminden yavaş yavaş tehlikeli bir hastalık olarak kabul edildiği 18. yüzyıla kadar geçirdiği değişim sürecini ve Batı’nın delilik algısını irdeliyor. Deliliğin tamamen toplumsal algılara ve normlara dayandırıldığını anlatan “Deliliğin Tarihi” delirmenin eşiğine gelmenin hayatlarımızdaki yerini ve rolünü gözler önüne seriyor. “Her şeyin zıtlıklarla kendini gösterebildiği dünyamızda deliliğe de yer olmalı, aksi takdirde akıl kendini deliliğin zıttı olarak tanımlayamaz.” görüşünde olan Foucault’un bu kitabında tarihsel bir süreçte delilik üzerine yolculuğa çıkacaksınız.
OGÜNhaber