Türk ressamların damgaya vuran tabloları.

15 Ünlü Türk Ressamlarımız

Abidin Dino 'Uzun Yürüyüş' Abidin Dino, sanatın her dalında gösterdiği çalışmalarla çağdaş kültürün gelişmesinde çok çaba harcamış bir sanatçıdır. Dino, aslında hayatı boyunca çizdiği, bir nevi kartvizit işlevi gören el ve parmak çizimleriyle bilinir. Picasso’nun deyimiyle en düzgün el ve parmak çizen iki kişiden biridir.

Feyhaman Duran 'Celaleddin Arif Bey' Portresini yaptığı Celaleddin Arif Bey, son Osmanlı Meclis Başkanı’dır. Feyhaman Duran’ın Avrupa’da aldığı resim eğitiminin baskın özelliklerini ortaya koyduğu yapıtıdır.Elinde kitap okuyan Arif Bey, isminin şöhretine yakışan sert bir poz veriyor.

Avni Arbaş 'Atlı' Dostu Nazım Hikmet’in de gördüğünde 'Avni’nin Atları' adlı şiirini yazdığı 'Atlar' serisi bir panelde tartışılırken, 'Bazen kendimi at gibi hissediyorum' demiş Avni Arbaş. Panel yöneticisi can havliyle araya girmiş 'Aman efendim, estağfurullah' diye karşılık vermiş. 'Halbuki', diyor “at olmak güzel bir şeydir'.

8.Fikret Mualla 'Caz Orkestrası' Kendi hayatı her ne kadar acı, hüzün, hastalık, alkol gibi zorluklarla dolu olsa da bütün yapıtlarında yaşama sevinci hakimdir. Resimde, Fikret Mualla coşkulu bir müzikal ortamı yakalamayı başarmıştır. Desen ve gözlem ustası Mualla, Paris’te Henry Matisse’nin renk kullanımından etkilendi, dışavurumcu akımın etkisi altına girdi. Öznelliğe ağırlık verip gerçekliğe bağlı kalmamak. Renkli kağıtlar üzerine guaj ile yaptığı resimler onun imzasıdır adeta. Cazcıları resmettiği çok sayıda resmi vardır. Neticede bir ressamın bir dönemi, bir kenti, bir tarzı nasıl belleklerde iz bırakacak şekilde işleyebileceğini gösteren ilginç temalardandır.

Hale Asaf 'Otoportre' Bu portre, Paris’teki hocası Andre Lhote’nin ona kazandırdıklarıyla kübizm etkisinde yaptığı otoportredir. Tekniğinin güzelliği kadar, kendini bir Türk kadını olarak tasviri de çok önemlidir. Kadınsı yönlerini geride bırakmış, ayağı sağlam basan, kendinden emin genç Türk kadınlarını bu otoportre vesilesiyle yansıtmıştır.

Hoca Ali Rıza 'Göl Kenarı' Hoca ali rıza saray bahçelerinden çıkıp bir empresyonist gibi kırlarda ve sahillerde resim yapan ilk Türk ressamıdır.özen ve renk bilgisi onun üslubunu farklı kılan noktalardır.Hoca Ali Rıza, hiç Avrupa’ya gitmemiş olmasına ve empresyonizmi görmemesine karşın resmine batılı bir tarz katmıştır.

İbrahim Balaban 'Harman' Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten 94 yaşındaki usta ressam Balaban, bugün hâlâ Nâzım’dan 'Şair Baba' diye bahsediyor ve 'O bir güneşti, beni ışığıyla aydınlattı.' diyor. Nazım Hikmet, onun Harman tablosu için şu şiiri yazmıştır. Seçköyü’nden Feyzioğlu Ali’nin kızı, harman yerinde su döküyor dombaylara. Dombaylar kızgın tuğladan dombaylar kırmızı kara. Ben de dombaylar gibi, eydim kafamı toprağa. Su dök! serinleyeyim!

Mahmut Cûda 'Sara' Mahmut Cûda’nın az sayıda nü çalışmasından biri olan resme, pembe elbise giydirmesinin öyküsü ilginçtir. 1929 yılında yaptığı üç nü tablodan birine pembe volanlı elbise, 1931’de evlendiği eşi Nazıma Hanım’ın Akademi Balosu’nda giydiği elbisedir.Cûda, çok sevdiği eşiyle ilk karşılaşmasında üzerinde gördüğü bu elbiseyi nü tablosunun üzerine giydirir. Peki nü tablosunu yaptığı Sara kim? O dönemde, Akademi’de çalışan modellerden biri. Aslında ressamın natürmortları çokça bilinse de, bu tablosu çok etkileyici.

Namık İsmail 'Sedirde Uzanan Kadın' Namık İsmail daha ziyade nü tablolarıyla bilinir. Bu resim, Osmanlı’da elit tabakaya ait batıya özgü giysileri olan bir kadın figürünün resmedilmesi ve arka planda kitaplarla dolu kitaplık, batılılaşma dönemi sonrası üst tabakadan kitap okuyan kadını simgeler. Yerdeki hat levhası, vazo, sehpa, yastıklar, kadının yüzündeki hüzün, düşünceli görünümü, resimdeki objeler resmin duygu atmosferine göre seçilmiş. Kullanılan pastel tonlar, duygu atmosferini bütün resme yaymış. Resimdeki ışık kadının yüzüne odaklanmış, bu kadının duygulu, zarif kişiliğini öne çıkarmıştır. Kadının eli aynı ışık içinde kullanılarak narin duruşuna katkı sağlamıştır.

Nazmi Ziya Güran 'Sokak Manzarası' Empresyonizmi en üst seviyede temsil eden ressamın bu eseri başyapıtları arasında gösteriliyor. Resimde İstanbul insanının bu doğal ve kentsel ortam içinde akıp giden yaşamını ele almıştır. Sanatçı, tipik tarzı olan değişken ışık anlayışını bu resmine de aktarmış.

Nurullah Berk 'Ütücü Kadın' Resimde konturlar değişmeyen bir unsur olarak yer almış. Bu resimde, biçimler öteki resimlerde olduğu gibi çok parçalı değildir. Parçalanmalar formu bozmayacak şekilde yer yer kontur kullanmadan renkler ve tonlarla yapılmıştır. Önceki resimlerinde merkezi olan konpozisyon burada değişmiş, figür bu sefer resmin ortasında değil sol tarafta yer almıştır. Geleneksel biçimlerin üzerine bu resimde daha önemle durulmuş. Konu olarak yine gündelik hayatlardaki insan motifleri işlenmiştir.

Nuri İyem 'Üç Güzeller' Nuri İyem, mahur, güzel, çekingen, melankolik, utangaç kadınlarla bizi sarmalar. Bu kadın yüzleri, hem çocukken kaybettiği ablasının hayali imgesi hem de zamanı aşan ikonik bir sembol olarak Nuri İyem sanatının önemli bir örneğidir. Üç Güzeller teması, Yunan ve Roma mitolojisinde karşımıza çıkar. Bu üç tanrıça, neşe, görkem, övünç adlarıyla güzellik, doğa, cazibe, yaratıcılık ve doğurganlığı temsil eder. İyem’in de Anadolu kadınına övgü dolu gözlerle baktığı bellidir bu resmiyle.

Osman Hamdi Bey 'Kaplumbağa Terbiyecisi' Osman Hamdi Bey’in bu tablosu, özellikle ilham kaynağına dair net bilgilerin olmadığı dönemde, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır. Kaplumbağaların esin kaynağının, Lale Devrindeki Sadabad eğlenceleri sırasında, hava karardıktan sonra sırtlarına mum dikilerek serbest bırakılan kaplumbağalar olduğu öne sürülmüştür.Bu yoruma göre, Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Duyun-u Umumiye gibi birçok kurumu kurmak ve yönetmek görevini üstlenenOsman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi iş yapış biçimine uyum gösteremeyen astlarını ise yemeğe ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek, onları hicvetmektedir.

Şeker Ahmet Paşa 'Narlar ve Ayvalar' Paris’te Louvre Müzesi’ne hayatta iken resmi kabul edilen ilk Türk ressamıdır. Resimlerinde değişik bir perspektif anlayışı vardır. Daha çok natürmort resimleri ile bilinir.

İbrahim Çallı 'Üsküdar' Üsküdar tablosunun önemi, ressamın paletindeki tüm renkleri ustalıkla kullanmasıdır.Resme baktığınızda, kendinizi Çallı ile beraber Üsküdar’da o yıllarda dolaşır gibi hissedersiniz.

Avni Arbaş 'Atlı' Dostu Nazım Hikmet’in de gördüğünde 'Avni’nin Atları' adlı şiirini yazdığı 'Atlar' serisi bir panelde tartışılırken, 'Bazen kendimi at gibi hissediyorum' demiş Avni Arbaş. Panel yöneticisi can havliyle araya girmiş 'Aman efendim, estağfurullah' diye karşılık vermiş. 'Halbuki', diyor “at olmak güzel bir şeydir'.
OGÜNhaber