Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Eğer sınıfta öğretmeniniz yok ise eğitime yapılan yatırımların hiçbir anlamı kalmaz. Eğitimde yapılan tasarruflar nedeniyle ortaya çıkacak arazların etkileri on yıllara sirayet ediyor. Dolayısıyla telafisi olmaz. Tasarrufa evet ama eğitimde tasarrufa hayır” dedi

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Eğer sınıfta öğretmen yok ise eğitime yapılan yatırımların hiçbir anlamı olmaz”

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, yaptığı açıklamada eğitimin öncelikli ihtiyacının öğretmen olduğunu belirterek, ücretli öğretmen çalıştırılmayacak şekilde öğretmen ataması yapılması gerektiğini kaydetti. Geylan, “20 bin öğretmen ataması hiçbir derde deva olmayacaktır. Bu sayı geçen yıl emekli olan öğretmenlerimizin oluşturduğu boşluğu dahi doldurmaya yetmeyecektir. Geçen öğretim yılında 79 ilde 101 bin 350 norm açığı vardı. Yine 79 ilde 72 bin 723 ücretli öğretmen çalıştırıldı. Tüm bu gerçekler ortada iken, Milli Eğitim Bakanlığı sadece 20 bin öğretmen atamasıyla 2024-2025 eğitim öğretim hayatına başlıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı iddialı bir çıkış yaparak, ‘Türkiye Yüzylı Maarif Modeli’ni hayata geçirdi. Dilerim ki çok başarılı olur. Ancak eğitimde ortaya konulan hedeflere ulaşılabilmesi için öncelikle eğitimin ihtiyaçları giderilmelidir. Eğitimin öncelikli ihtiyacı da öğretmen açığının giderilmesidir. Eğer sınıfta öğretmeniniz yok ise eğitime yapılan yatırımların hiçbir anlamı kalmaz, müfredat dahil ortaya konulan hedeflere, arzu edilen kazanımlara ulaşamazsınız. Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığı’nın alacağı tedbirlerin başında öğretmen açığını gidermek olmalı, ücretli öğretmen çalıştırılmak zorunda kalmayacak sayıda öğretmen ataması yapılmalıdır. Çünkü eğitimde yapılan tasarruflar nedeniyle ortaya çıkacak arazların etkileri on yıllara sirayet ediyor. Dolayısıyla telafisi olmaz. Tasarrufa evet ama eğitimde tasarrufa hayır” dedi.

“Aynı adayı iki farklı komisyona mülakata alın, verilecek puan birebir aynı olmayacaktır”
Mülakat uygulamasının sakıncalarına da değinen Geylan, mülakat inadından vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti. Mülakatın etkisinin sıfıra indirilmesi gerektiğini belirten Geylan, “Uzun yıllar sonra ilk defa öğretmen ataması yapılmadan bir eğitim öğretim yılına başlandı. Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin, ‘Mülakatlara açılan dava nedeniyle şu an 20 bin öğretmenle alakalı süreç uzamış durumda’ diyerek gecikmenin sorumluluğunu sendikalara yükledi. Kamu yönetiminin sanki her mahkeme sonucunu bekliyormuş gibi öğretmen atamalarında mahkeme sonucunu bekleyeceği tuttu. Haftalar öncesinde Türk Eğitim-Sen olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na bir çağrıda bulunarak; ‘Evet, Danıştay’da yürütülen hukuki süreç var ancak Danıştay ne karar verirse versin süreci kesintiye uğratmayacak şekilde mülakatlarda tüm adaylara KPSS puanına mütenasip puan verilsin ve 20 bin genç meslektaşımız okulları ile buluşsun’ dedik. Ama galiba uyarılarımız duyulmadı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, mülakat noktasında ısrarcı bir tavır sergiledi. Bir de sahayı ‘Mevcut yönetmelikte yüzde 100 mülakat notuyla atama yapacağımıza dair bir madde var. Biz onu yüzde 50, yüzde 50 olarak dönüştürdük’ algısı ile yönetti. Bu ifade matematiksel olarak doğru olabilir ancak gerçekler bu şekilde değildir. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı zaten 2018 yılından bu tarafa yapılan öğretmen mülakatlarında adaylara KPSS puanını veriyordu. Bu uygulama ile aslında mülakatın etkisini sıfıra indirmişti. Ancak Sayın Bakan, ‘Yüzde 50 mülakat, yüzde 50 KPSS puanı ile atama yapılacak’ açıklamasının ardından kartlar yeniden dağıtıldı. Türk Eğitim-Sen olarak her zaman şunu ifade ediyoruz: Mülakatın olduğu yerde adaletin sağlanması mümkün değildir. Hiçbir zaman ‘Siz mülakat yaparken kul hakkı yiyeceksiniz, bir kısım adayları kayıracaksınız, onlara yüksek puan vereceksiniz’ demedik. Ama iddia ediyorum. Aynı adayı iki farklı komisyona mülakata alın, verilecek puan birebir aynı olmayacaktır. Çünkü mülakat komisyonu üyelerinin bilgi birikimi, duygu durumu, formasyonu, hatta o günkü psikolojik durumu dahi takdirini etkileyen unsurlardır. Velhasıl, mülakatı ne şekilde yaparsanız yapın adaletin sağlanacağını iddia etmek gerçeğe aykırıdır. Nitekim 20 ilde mülakatlar yapıldı. Adaylara kimi yerde 5 puan fazla, kimi yerde KPSS puanının aynısı, kimi yerde 20 puan fazla verilmiş. Bu noktada mülakatlarda adalet sağlanacak, mülakatlarda hak yenilmeyecek asla diyemezsiniz” ifadelerini kullandı.

“Mülakat sonuçlarının açıklanmamış olmasının faturasının sendikalara kesilmiş olması doğru değildir”
Genç öğretmen adaylarının daha fazla bekletilmemesi gerektiğini kaydeden Geylan, “Sayın Bakan mülakat sonuçlarının açıklanmamış olmasının faturasını sendikalara kesiyor ama bu doğru bir yaklaşım değil. Çünkü Türk Eğitim-Sen olarak 2005 yılından bu tarafa mülakatın olduğu her düzenlemeye karşıyız, iptali için de yargıya başvuruyoruz. Kaldı ki bundan sonraki süreçlerde de başvuracağız. Dolayısıyla sendikaları bu durumdan asla mesul tutamazsınız. Madem atamaların gecikmesini istemiyorsunuz, o halde 2018 yılından bu tarafa yapıldığı gibi adaylara KPSS puanının aynısının verilmesi uygulamasını devam ettirin. Bu şekilde Danıştay’ın kararı ne olursa olsun atama sürecini etkilemeyecektir. Diyelim ki Danıştay 3 ay ya da 6 ay sonra karar verdi. Ne olacak? Hadi karar verildi diyelim takip eden süreçte adayların birkaç ay güvenlik soruşturması devam edecek, genç meslektaşlarımız o süreyi beklemek durumunda kalacak. Böylece 2023 yılında KPSS’ye girmiş bir aday yüksek puan alıp atama hakkını kazanmasına rağmen bir buçuk sene göreve başlayamamış olacak. Daha da kaç ay bekleyeceği de belli değil. Bu noktada yapılması gereken bellidir: Milli Eğitim Bakanlığı tüm adaylara KPSS puanına mütenasip mülakat puanı vermelidir” dedi.
OGÜNhaber